Hz. Peygamber'in her yaptığını, her söylediğini ve her takririni sünnet zanneden ve mutlaka uygulanması gerektiğine inanan bir Müslüman tipi var.
Bu tiplere göre sakal bırakmak, saç uzatmak, sarık sarmak ve cübbe giyinmek, halka açık yerlerde ve herkesin ortasında misvak adlı çubuğu kullanmak, sağ yanı üzere ve eli yanağın altına koyarak yatıp uyumak, yüzmek, koşmak, güreşmek vs gibi sayısız sünnet–i müekkede (bu da ne demekse) vardır ve bunları yerine getirmek her Müslüman için sünnettir. Hatta bazıları bunu farz derecesinde sünnet kabul etmektedir.
Oysa Hz. Peygamber (sav) bunları sünnet olduğu için yapıyor değildi. Çünkü O, Kur'ân'a göre yaşardı. O'nun ahlâkı Kur'ân idi. Kur'ân'da bulamadığı konularda ya şer'u men kablenâ'ya (bizden öncekilerin şeriatine) uyar ya da Kur'ân'a ters düşmeyen o zaman ve o coğrafyanın örfüne göre hareket ederdi. Kur'ân'da bulduğu ile de bir Müslüman kimliği oluşturmaya gayret ederdi.
O, sarık ve cübbeyi Kur'ân'da bulduğu için değil, o zaman ve coğrafyanın örfü olduğu ve Kur'ân'a ters olmadığı için kullanıyordu. Oysa aynı sarık ve cübbe Ebû Cehil ve diğer cahiliyye Arapları tarafından da kullanılıyordu. Hâkezâ, sakal da öyleydi.
Hz. Peygamber (sav), misvak adlı çubuğu Kur'ân'da bulduğu için kullanıyor değildi. O, daha kendisine gelen ilk vahylerde emredilen temizliğin ağız ve diş temizliği bölümünü yerine getirirken, zamanın en uygun ağız ve diş temizlik aletini kullanıyordu.
Saçını değişik şekillerde toplaması ve taraması ise zamanın modasına uymak için değil, Müslümana ait özel bir kimlik oluşturmak için yaptığı bir sünnet idi.
Zaten sünnetin ruhunda Müslümana ait özel bir kimlik oluşturma düşüncesi yatmaktadır. Bunun dışında başka gayeler olduğunu zannedenler, kendileri sarık ve cübbe giyerek bugün İslâm ümmetinin başına çorap, ayağına da takke örenlerdir.
Hâsılı, söylemek istediğimiz, uyduğunuzda veya uyguladığınızda Müslüman kimliğinizi ortaya koyabildiğiniz söz ve davranışlardır sünnet olanlar. Eline tesbih alıp köşesindeki seccadesinin üzerinde oturarak, sarık ve cübbe giyerek, sakal bırakarak, misvak kullanarak zalimlerin yaptığı zulümlere sessiz kalmak değildir. Eğer Allah Rasûlü bugün hayatta olaydı, emin olun Avrupalılar ve Amerikalılara değil, Cübbeli ve onun gibi olan diğer tarikat mensuplarına benzemekten kaçınırdı. Çünkü bugün İslâm'a en büyük darbeyi vuranlar Avrupalılar ve Amerikalılar değil, indirilen dini terkedip onun yerine yeni bir din uyduranlardır.
Bugün sünnete uymak isteyenler de Cübbeli ve taifesi ile diğer tarikat mensuplarının uydurduğu katkılı ve GDO'lu dini terkedip Allah'ın indirdiği halis ve katışıksız dine uymalıdır. Bugünkü bütün farz ve sünnet budur.
TERÖRİSTLE KOL KOLA GİRİP TERÖRÜ LANETLEMEK
Paris'te dünya liderleri (!) kol kola girerek terörü lanetleyip, teröre karşı olduklarını insaf ve vicdan sahibi (!) tüm dünyaya haykırdılar. Bugüne kadar ketledilen Müslümanları görmek istemeyen zalim batı ve batılılar, maalesef bu yürüyüşlerinde yanlarına Müslüman ülkelerin devlet temsilcilerini de almışlardı.
İlginçtir, bu protesto yürüyüşünde dünya üzerindeki en büyük terörist olan terör devleti İsrâil'in başbakanı Netenyahu da vardı. Ancak ben, Netenyahu'nun değil de Davudoğlu'nun orada ne gezdiğine çok şaşırdım.
Netenyahu, şeytandır. Şeytanın ise, bir kişiye bir işi yaptırıp, daha sonra yapan kişiye "ben senden de senin yaptıklarından da beriyim" diye kenara çekildiği Kur'ân'da geçer.
Allah doğru söylüyor. Netenyahu, terör estirip teröristleri kınıyor.
Peki, Davudoğlu orada ne geziyor?
Kol kola girip birlikte yürüdüğü kişiler kim? Gerçekten teröre karşı çıkanlar ve terörü protesto edenler mi, yoksa gerçek teröristler mi?
Teröristle kol kola girip terörist lanetlemek nasıl bir şeydir?