Celalettin SİPAHİOĞLU

TOPLUM AKIL SAĞLIĞI

Celalettin SİPAHİOĞLU

Toplumun akıl sağlığı, sahip olduğu bireylerin egemen olanlarının akıl sağlığı ile doğru orantılıdır.
Akıl Allah’ın insanoğluna bahşettiği hakikat ve batılın ayırt edilme melekesidir. Aklın,  soyut manada iyiyi kötüden, zararı menfaatten  ayırt etme yeteneğine sahip olduğu düşünülebilir. Fakat  aklın hakiki  özelliği, varlık alemindeki bütün yaratılmışların hikmetini ve bizzat mevcudatı  yaratan Allahın ortaya koyduğu gerçeklik,  yani,  varlık alemindeki  her şeyi Allah’ın varlık ve birlik esasına göre ölçme ve tartma kabiliyetidir.
Allahın son hakikat belgesi, Kur’an’ın  nuhatapları ile ilgili “Hala akletmeyecek misiniz” türü hitapların altında yatan gerçeklik yukarıda anlatılan gerçekliklerdir. Kur’anın muhatabı Ebu Cehil, Velid, Ebu Süfyan vs ne kadar isim sayarsanız sayın bunların dünyevi akıl itibarıyla sorunları yoktur. Ama onlara akletmeleri emredilmektedir. Yani  Allaha ortak koştukları düzmece sistemden vaz geçmeleri, göklerde egemen kabul ettikleri Allahı hayatlarında da egemen kabul etmeleri  istenmektedir. Çünkü Allahı, İnsanı, eşyayı o zaman sağlıklı değerlendirmek mümkün olacaktır.
Akıl terazisini, Allahın koyduğu ölçekten kaydıranların ölçme ve değerlendirmeleri sağlıklı sonuçlar ortaya koymayı engeller. Akıl kıyaslama yöntemiyle çalışır.Bütün kıyaslamaları temeldeki ölçeklere göre yapacağına göre merkeze koyacağınız esaslar; akılın kıyaslama karakterini oluşturacaktır.
Allah hakikatin kendisidir, onun söylediklerinden başka söylenilenler, hakikat değildir. Meğer ki söylenenler Allahın sözlerine muvafık olsa dahi. Çünkü insanların ortaya koyduğu Allahın sözlerine uygun sözler, Allahın sözlerinin temel mikyasının oluşturacağı bütünlüğü sağlamaz.
Allahın sözlerine, buyruklarına rağmen oluşturulmuş her sistem salikleri nezdinde kendi içinde ne kadar tutarlı olursa olsun, yanlıştır, reddedilmesi gerekir.
Bu gün içinde yaşadığımız ülkenin ve dünyanın bir çok ülkesinin akıl mekanizması beşeri sistemlerin üstünlüğü ve doğruluğu üzerine kurgulanmıştır. Dolayısıyla merkezde Allahın varlığı ve birliğine dair temel bir kıyaslama mekanizması olmadığı için, Allah katında sapıktır, reddedilmesi gerekir.
Ülkemizde Laik, cumhuriyet aklı Allahın yer yüzüne müdahalesini imkansızlaştırmak için Atatürkçülük gibi bir kahramanlık kimliğiyle özdeşleştirilerek dikta ile yerleştirilmiştir. Daha sonra demokrasi gibi son dönem emperyalizminin kandırmaca kavramıyla Allahı yer yüzünün egemeni olmaktan alı koydukları aklı buna monte etmişlerdir.
Laik, cumhuriyetçi,demokratik akıl, insan hayatına müdahil olan bütün yasaları,hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir afyonu  ile oluşturulan asker,bürokrat,derin yapılar payandalı meclisle oluşturmaktadır. Meclise toplananlar kendi hevalarından uydurdukları ve kendi aralarında dahi mutabakat sağlayamadıkları, yasaları yapmakla, yönetilen halka en büyük zulmü reva görmektedirler.
Allahı birlememiş, insan hevasından oluşturulan yasalar, hakikate dayanmadıkları için insanı tatmin edemez ve sık sık değiştirilmek zorunda kalır. Allahı yaratıcı kabul etmekle beraber, hayatlarına demokrasi,laiklik,Atatürkçülük gibi varlık aleminin hakikat bütünlüğüne aykırı olan düşünce sistemlerini hakim kılan toplumların akıl sağlıkları bozuktur. Kendi sistemleri içindeki anlayışları dahi tutarlı değildir. Çünkü böyle bir aklın topluma kazandıracağı şey kaostan başka bir şey değildir. Mevcut uygulamaların sonuçları bunu açık bir şekilde göstermektedir. İçinde yaşamak zorunda bırakıldığımız bütün olumsuzluklar bu sanal akılların sonucudur.
Biraz,demokrat,biraz Müslüman, azıcıkta laiklik soslu anlayışa sahip olanların asla anlamaları mümkün olmayan şeylerden bahsettiğimi bilmekle beraber, diyorum ki, gelin Allahın aklınız nerdeydi diyeceği gün gelmeden aklınızı başınıza alın. Yoksa Allah içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helakten helake sürükleyecek.
Bu gün ülkenin,önemli bir bölümünün global ilaç şirketlerinin insafına terk edilmiş, depresyon tedavisi görmesinin, ailelerin yıkılmasının ebeveyn, çocuk çatışmasının altında yatan tek gerçek Allahın aklını değil, Allahın yaratmasına muhtaç yaratılmışların aklını tercih etmemizdendir.
Allah bütün davranışlara genetik, yani sünnetullah koymuştur. Allahın benimsemediği reddettiği her söz davranış, insana zarar verici yapıya sahiptir, yani yıkıcıdır. Allahın benimsediği tarafı olduğu bütün hakikatler yapıcı, tedavi edici ve hayat vericidir.
Bu gün bütün insanlığın yaşadığı sıkıntının temelinde şeytan tarafından azdırılmış, insan aklını mutlaklaştıran azgın bir azınlığın insanlığa tahakküm etmesi vardır. İnsanlar dünyevileşme hastalığının onulmaz yaralarıyla cebelleştirilerek hakikat unutturulmaya çalışılmaktadır.
Rahmetli necip Fazıl Kısakürek’in konuya matuf  birkaç dizesini alarak yazımızı sonlandıralım
Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! 

Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: 
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, 
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden, 
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet; 
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet! 
Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum; 
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum! 

Ey aklını inanmayanlara kiraya vermiş kendini akıllı sananlar,
“Siz hala akıllanmayacak mısınız?”

Yazarın Diğer Yazıları