
Say Adımları Baştan
Fatma Alkan
Adımlarını say, bir-iki-üç… Yeniden başla, bir ileri iki geri değil. Arkana bakmadan, başın hep dik ve daima ileriye bakarak yürü bu yolu. Bu yolda her daim başına bir şeyler gelecek yorulacak ve yoracaksın. Her şey değişecek, başta kabul edemeyeceksin. Neredesin, hangi yolda, kimlerle yürüdün de bunlar başına geldi bilemeyeceksin. Haklı gördüklerin olacak, haklıyım dediğin günler olacak… Her şey olacak bu yolda. Yeri gelecek tek başına dönmek zorunda kalacaksın gittiğin bütün yolları. Nedenler, ahhlar, pişmanlıklar, sorgulamalar yakanı bırakmayacak. Ne çok şeye kızdım, kırıldım diyeceksin… Elbette kızacak küseceksin fakat her yaşadığın şey sana bir şeyler öğrettiğini görecek daha güzellerini belki de daha kötülerini bekleyeceksin. Bıktım dediğin noktada bıkmayacaksın daha sıkı sarılacaksın. Kabullenmeyi öğreneceksin. Bizler bunu yapamıyoruz işte, kabullenemiyoruz. Yaşıyor görüyor ama kabullenemiyoruz. “Olmaz” diyoruz “bu da olmaz” her olmazda kabullenme seviyemiz bir tık daha artıyor. Evet büyüyoruz. İçimizde kalan derin yaralar ile büyüyoruz. Belki de yara zannettiklerimizle. Bizler böyleyiz işte iyi olanı da kötü olanı da kabullenmekte çok zorlanırız. Diyorum ya iyi olanı bile zor kabul ederiz. Hafif bir korku sonuna dair, sürece dair. Hele bir de peş peşe oluyorsa kötü diye adlandırdıklarımız. İyi olanı da kabul edemiyor, zorla sindiriyoruz. İçimizde bir ürkeklik, deli cesaretini kaybettiğin zamanları yaşıyorsun işte fakat kabullenmeyi “tamam” demeyi öğrendiğinde, eteğinde kalanları yollara savurduğunda sende korkacak bir şey kalmıyor. İyi olana sarılmayı kötü olanı kaldırıp artmayı öğreniyorsun. Geçmiyor bazı şeyler, bazı sıfatlara sığmıyor. Ama seni, hayatını bu sıfatlara sığdıranları da görüyorsun… Sonra ne mi oluyor “olan oldu” deyip yoluna bakıyorsun. Bitmeyecek acı, bitmeyecek sevinç, bitmeyecek gözyaşı, bitmeyecek gülme yok bu dünyada sen ki ölüme bile alışıyorsun, doğumu gülerek karşılıyorsun… Aslında bunlar kabullenişin bir göstergesi değil mi?
Elbette izi kalıyor ve belki de bir ömür kalacak… Olmaz, yaşamam dediklerini yaşadın ya bunlardan sonra öğrendin ya kabullenmeyi ufakta olsa izi kalacak. En küçük noktada hissettiğinde kendini büyüdüğünü göreceksin. Eskisinden daha iyi olduğunu göreceksin. Ufacığım dediğin her noktada yeniden büyümeye başlıyorsun çünkü. Kendini ufacık hissederken bile büyüyor büyüyorsun da kendine dönüp bakmayı akıl ettiğinde farkına varıyorsun. Değmezleri, olmazları, mutlulukları insana dair olan her şeyi yaşıyorsun. Kabullenmek istemediğin için geliyor bunlar başına. Kabullensen bu kadar ızdırap olmayacak belki de sana. Çünkü yaşadıkça görüyorsun ki kimse hiçbir şeye değmiyor. Kendinden verdiklerinle kalıyorsun sadece. Bu kadar basit dediklerini sen zirvelerde yaşıyorsun. Hatalar arıyor sonra da gerçekleri görüyorsun. Aslında hata, suç, günah yok ortada bazı şeyleri yaşaman gerek hepsi bu. Bazı şeylere değmeyeceğini görmen gerek hepsi ama hepsi bu. Senden başka her şeyin bir adım ötede olduğunu en başta söylemeleri gerekirdi değil mi? Yaşamadan kabul etmen gerektiğini birilerinin kulağına fısıldaması gerekirdi değil mi? Ama öyle olmuyor işte kendindeki dengeyi bulana kadar bütün dengesizlikleri yaşıyorsun. Bunları ben mi yaptım diyorsun bu kadarını da yapmamam gerekirdi diyorsun ama yapıyorsun. İnandıkların uğruna yapıyorsun. Bunun ne kadar güzel ve mükemmel bir şey olduğunu tahmin edemezsin. İnandıkların uğruna savaş vermenin ne kadar onurlu bir şey olduğunu tahmin edemezsin. Fakat şu da bir gerçek ki neye inandığına uzaktan bir bakmalı insan. Her şeyi susturup şöyle bir dönüp bakmalı. Verdiğin savaş değer mi diye bakmalı.
Değmedi bunu biliyorsun ama kavgandan, davandan gene mi vazgeçmedin o zaman şunu yapman gerekiyor. Bu mücadele benden ne götürüyor. Senden götürdüklerini görünce verdiğin savaşın boşuna olduğunu anlayacak ve kendiliğinden her şeyi bırakıp terk edeceksin savaş meydanını. Bu da senin kazandığını veya kaybettiğini değil de tam tersine kabullenmeyi öğrenip, değiştiğini gösterecek. Değişeceksin her adımda her yaşında değişeceksin. Her değişimde de adımlarını baştan sayacak arkana değil de önüne bakman gerektiğini kabul edeceksin. Şimdi adımlarımızı baştan sayıyoruz… Bir-iki-üç…