
İÇİMİZDE YAŞAYAN İNSANLIK MARKASI
Fevzi CEYLAN
Sıcak bir yaz günü olduğunu iyi hatırlıyorum. Yaşımın ilkokul beşlerin altında ikinci sınıf ile dördüncü sınıflarda gibi geliyor sanki.
Şehirden bir tanıdığımız bana olacak kırmızı bir gocuk göndermişti. İçi yünlü, dışının astarı köyümüzde kimsede olmayan harika bir gocuktu. Aslında o gocuğun şehirdeki komşumuz Yıldız Ablaya ait olduğunu biliyordum. Çünkü annem onu Nergis Teyzenin gönderdiğini söylemişti.Onunda Yıldız isminde bir kızı vardı sadece.İki oğlu daha vardı ama onlar Almanya’da babaları ile yaşıyordu.
Ertesi gün o sıcak havada kırmızı gocuğumu giyerek arkadaşlarımın arasına daldım. Arkadaşlarımın pek dikkatini çekmişti. Kırmızı rengi yaz güneşinin altında inanılmaz duruyordu.Herkesin bir anda konusu değişti.Oyunlarını bıraktılar yanıma yaklaştılar.Bu bir kıskanma nöbetiydi aslında.Bu sıcakta bu giyilir mi hiç.Bize hava atıyor baksanıza, diyorlardı.Gerçekten de öyleydi.Bu sıcakta giyilmezdi ve onlara hava atıyordum.Şimdi düşünüyorum da o zaman hava atacak hiç bir şeyimiz yoktu.