Hakan TOPUZOĞLU

Dijital Dünyanın İki Muhafızı

Hakan TOPUZOĞLU

Dijital Dünyanın İki Muhafızı

“Dijital Dünyanın İki Muhafızı:  Bilişim Hukuku ve Adli Bilişim”

Bir sabah uyanıyorsunuz ve telefonunuza bildirim düşüyor: “Şifreniz ele geçirilmiş olabilir.” Tanıdık geldi mi? Hepimizin başına en az bir kez böyle bir durum geldi. İşte dijital çağın bize sunduğu konforun yanında en büyük handikapı bu: güvenlik.
Bugün artık hayatımızın neredeyse tamamı dijital. Bankacılıktan alışverişe, devlet dairelerinden sosyal hayata kadar her adımımız teknolojiye bağlı. Peki, bu dünyada işler ters gittiğinde, yani bir hacker hesaplarımızı ele geçirdiğinde ya da kişisel verilerimiz internette dolaşmaya başladığında kime güveneceğiz? İşte burada bilişim hukuku ve adli bilişim devreye giriyor.

Bilişim Hukuku: Dijital Dünyanın Trafik Kuralları
Bilişim hukukunu ben hep şehirdeki trafik kurallarına benzetirim. Kırmızı ışıkta geçmek yasak, hız sınırı var, emniyet kemeri takmalısınız. Bunların dijital dünyadaki karşılıkları da var: verilerin korunması, telif hakları, siber suçların tanımı…

Mesela geçtiğimiz yıl sosyal medyada ünlü isimlerin kişisel verilerinin sızdırılması gündeme geldi. KVKK olmasa, bu olaylar karşısında kimin sorumlu olduğunu, mağdurun hakkını nasıl arayacağını belirleyecek hiçbir yasal çerçevemiz olmayacaktı.

Adli Bilişim: Dijital Dedektifler Sahada

Peki suç işlendi diyelim… Bir e-posta üzerinden dolandırıldınız ya da hesabınız hacklendi. İş sadece yasaları bilmekle bitmiyor. İşin teknik tarafında, “dijital dedektifler” dediğimiz adli bilişim uzmanları devreye giriyor.

Geçtiğimiz aylarda büyük bir e-ticaret sitesinin milyonlarca müşterisinin kredi kartı bilgileri çalındı. Bu olayda adli bilişim uzmanları, saldırının hangi açık üzerinden yapıldığını, hangi verilerin sızdırıldığını ve saldırganların geride bıraktığı dijital izleri takip ederek olayı aydınlattı. Mahkemede sunulan teknik raporlar da işte bu uzmanların eseri oluyor.

Hukuk ve Teknolojinin Dansı
Aslında bilişim hukuku ile adli bilişim birbirini tamamlayan iki disiplindir. Hukuk kuralları koyar, adli bilişim bu kurallar çiğnendiğinde devreye girer.

Bir veri ihlali yaşandığında hukuk mağdurun hakkını korur, adli bilişim ihlalin nasıl gerçekleştiğini ortaya çıkarır.
Bir siber dolandırıcılık vakasında hukuk “suç” tanımını yapar, adli bilişim sahadaki delilleri toplar.

Bir e-ticaret sahtekârlığında hukuk tüketiciyi korur, adli bilişim hangi işlemde dolandırıcılık yapıldığını ispatlar.
Yani biri kural kitabını yazar, diğeri sahada o kuralların ihlal edilip edilmediğini tespit eder.

Dijital Güvenlik: Hepimizin Meselesi
“Benim verimden ne olur ki?” diyenler oluyor. Ama düşünün: kimlik bilgileriniz, kredi kartınız, özel mesajlarınız… Bunların kötü niyetli kişilerin eline geçtiğini hayal edin.

Bugün bankalar SMS onaylarıyla, şirketler güvenlik duvarlarıyla, bireyler ise güçlü parolalar ve çift aşamalı doğrulamayla kendini korumaya çalışıyor. Ama her geçen gün daha sofistike saldırılarla karşılaşıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde bir bankacılık uygulamasının sahte versiyonu Google Play’e yüklenmiş ve on binlerce kişi telefonuna indirmişti. Sadece bu örnek bile dijital güvenliğin bireysel önlemlerle sınırlı olmadığını, hukukun ve adli bilişimin de işin içine girmesi gerektiğini kanıtlıyor.

Son Söz: Farkındalık Olmazsa Olmaz
Benim gözümde dijital güvenlik, sadece bilgisayara antivirüs kurmakla sağlanmaz. Hukuki farkındalık da en az teknik önlem kadar önemli. Çünkü siz farkında olmazsanız, hakkınızı arayamazsınız.

Bilişim hukuku bize haklarımızı hatırlatıyor, adli bilişim ise gerektiğinde bu hakları kanıtlamamız için elimize delil veriyor. Gelecekte bu iki alana daha çok ihtiyaç duyacağımız kesin.
Ve unutmayın: Dijital dünyada en büyük güvenlik açığı çoğu zaman bilgisayar değil, insanın ta kendisi oluyor.
 

Yazarın Diğer Yazıları