Dijital dünyanın görünmeyen savaşları yeniden kızışıyor. “Tarayıcı savaşları” denince aklınıza yalnızca Chrome’la Edge’in kapışması gelmesin. Artık sahnede Comet, Arc, Brave, Opera GX gibi onlarca yeni oyuncu var — üstelik hepsi “AI-first” yani yapay zekâ merkezli çalıştığını iddia ediyor.
Google ve Microsoft, yıllardır hâkim oldukları bu alanı korumak için yapay zekâyı siper edinirken, küçük ama çevik girişimler kullanıcıya “farklı bir internet” vaadiyle meydan okuyor.
Ancak bir soru var ki artık kaçamayız:
Türkiye bu savaşta nerede?
Türkiye’nin Dijital Kapısı: Yabancı Ellerde
İstatistikler acı ama net: Türkiye’de tarayıcı pazarının yaklaşık % 76’sı hâlâ Google Chrome’un kontrolünde.
Safari, Edge, Opera gibi tarayıcıların payı tek hanelerde kalıyor. Yani Türkiye’de internetin kapısını açtığımız araçlar, neredeyse tamamen yabancı yazılımlar.
Bunun anlamı şu:
Türkiye’deki milyonlarca kullanıcının arama geçmişi, alışveriş davranışı, tıklama alışkanlığı — kısacası dijital kimliği — başka ülkelerin sunucularında depolanıyor.
Bu sadece bir teknoloji tercihi değil; veri egemenliği sorunudur.
Yapay Zekâ Çağında Tarayıcı = Veri
Yeni tarayıcıların tamamı artık “yapay zekâ destekli” olarak tanıtılıyor.
Kısacası her sayfada, her sekmede, her klavye hareketinde bir veri toplanıyor, analiz ediliyor, öğreniliyor.
Bu veriler yapay zekâ modellerinin eğitimine giriyor.
Yani biz internette gezindikçe, aslında başkalarının yapay zekâlarını besliyoruz.
Neden Türkiye Merkezli Bir Tarayıcı Yok?
Bu sorunun cevabı, yıllardır ertelenen dijital stratejimizin tam kalbinde gizli.
Tarayıcı geliştirmek devasa bir AR-GE yatırımı ister.
Kamu, özel sektör ve akademi arasında koordineli bir vizyon eksikliği vardır.
“Veri bizimdir” diyen bir dijital egemenlik bilinci hâlâ yeterince güçlü değildir.
Ve en önemlisi: kullanıcı alışkanlıkları değişime direnir.
Ama hiçbir bahane, tam bağımlı bir dijital kapı gerçeğini gizleyemez.
Kendi tarayıcımızın olmaması, “bizim için toplanan verinin bize ait olmaması” anlamına gelir.
Verinin Dışa Akışı = Ekonomik Kayıp
Tarayıcı sadece bir yazılım değildir.
Reklam gelirleri, kullanıcı davranış analitiği, e-ticaret yönlendirmeleri ve veri madenciliği, her biri milyar dolarlık ekonomilerdir.
Bu pastanın neredeyse tamamı Türkiye dışında dilimleniyor.
Kısacası, veriyle birlikte para da gidiyor.
Oyun Kurucu Olmak Mümkün
Türkiye, 85 milyonluk nüfusu ve güçlü mobil penetrasyonuyla, aslında bu savaşta pasif değil aktif olabilecek bir ülke.
Türkçe dil işleme teknolojilerimiz, yapay zekâ start-uplarımız, Teknopark ekosistemimiz ve genç yazılımcı gücümüz var.
Bir “yerli tarayıcı” artık imkânsız değil; sadece karar gerektiriyor.
Kamu-özel ortaklığıyla geliştirilecek, gizliliğe saygılı, yerelleştirilmiş, yapay zekâ destekli bir Türk tarayıcısı hem ekonomik hem stratejik anlamda yeni bir çağ başlatabilir.
Son Söz: Kapıyı Kim Kontrol Ediyor?
Bugün internete her girdiğimizde, bir başkasının inşa ettiği kapıdan geçiyoruz.
Bu kapının rengi Chrome olabilir, Edge olabilir, ama anahtarı bizde değil.
Dijital çağda bağımsızlık; sadece üretimle, enerjiyle, savunmayla değil — tarayıcıyla da başlar.
Tarayıcı savaşları yeniden başladı.
Türkiye artık bu oyunda sadece kullanıcı değil, oyun kurucu olmalı.