
Müslüman'ın 'Yılbaşı' diye bir bayramı yoktur
Kasım OKUT
Ülkenin okumuş cahilleri yüz yıldan beri çağdaşlaşma, Batılılaşma ve modernleşme teranesiyle Hıristiyan âleminin Noel yortusu olan Yılbaşı’nı milletimize empoze ettiler. 24 Aralık’tan itibaren başlatılan Noel Bayramı 4 Ocak’ta kiliselerdeki teybe ayinleriyle son buluyor.
Batının birçok ülkesinde Yılbaşı bayramına şahit oldum. Güya özel olarak yetiştirilen milyonlarca çam ağaçları kesilerek, rengârenk ışıklandırılıp caddeler, sokaklar hatta evler süslenmektedir. Herkes Meryem ana’yı ve Noel baba’yı misafir etmek için teyakkuz halinde beklemektedir. Yılbaşı tatillerinde batı insanları akıl ve hayale gelmedik zevk ve eğlenceye dalmaktadır. Tabir caizse günahta ve sapıklıkta adeta yarışmaktadırlar. Ancak 4 Ocak’ta bu utanmazlar ve hayasızlar toplumu kiliseye koşarlar, işledikleri günahlardan arınmış ve yıkanmış olurlar.
1950 yıllarından itibaren ülkemizde elit tabakalar, devlet adamları, tuzu kurular ve zenginler, askerler ve sosyetik çevrelerle birlikte yılbaşı kutlamaları ve eğlenceleri halkımız tarafından benimseniyordu. Böyle bir bayramın ve böyle bir yaşantının İslam dışı olduğunu din büyüklerimiz, mürşitlerimiz, vatansever ilim adamlarımız her yerde her vesile ile anlatmaya ve yazmaya başladılar. 1960 ihtilalinden sonralarda yavaş yavaş yılbaşı kutlamalarının haram olduğu hatta şirke bulaştığı öğrenildi. Yılbaşı hakikatte bizim için bir takvim değişikliğinden ibarettir. Ülkemizde yılbaşı eğlenceleri ve kutlamaları sebebiyle 12 ayda yaşanmayan kavgalar, cinayetler, trafik kazaları, namus ve şereflerin lekelenmeleri, kumarhanelerdeki müessif olaylar vuku bulmaktadır.
İnsan idraki hiçbir zaman kaybettiği değeri ve varlığı için asla sevinemez. O kayıp günleri bayram olarak kutlayamaz. Her insanın doğum günü aynı gün değildir. Dolayısıyla bu insanların hiçbiri yeni bir yıla girmiş değildir. Yılbaşı bizim için olmasa da kaybettiğimiz ömür takviminizi derin derin düşünmemize vesile olmalıdır. Çünkü dünya hayatımız eksiliyor. Ölüme yaklaşıyoruz. Ortada ne var da gülüp oynayacağız, ne var da çılgınca eğleneceğiz, hoplayıp zıplayacağız. Müslüman için her sabah yeni bir doğuştur, yeni bir diriliştir. İnanıyoruz ki uyku ölümün muhteşem provasıdır. Her alışan uykuya yatmamızla ölüyor, sabahleyin
taptaze olarak diriliyoruz. Nebe sure-yi celilesinde gecelerin ve gündüzlerin ne büyük ilahi lütuf olduğu hatırlatılıyor.
Bir peygamberin doğum günü büyük günahlar işleyerek kutlanmaz. Bu kutlama o peygamberin ruhunu rencide edecektir. Çünkü bütün peygamberler tevhid inancını insanlığa öğretmek için gönderildiler. Yaratıcının tebligatını ölüm pahasına da olsa anlatmışlardır. Onlar (Rıdvanullah-i aleyhim) üstün ahlakın, edep ve terbiyenin, kısacası medeniyetin emsalsiz örnekleridir.
Müslümanların yılbaşı Muharrem ayının başıdır. Bizler şirkten, puta tapıcılıktan kurtuluşumuz için dua ederiz. Allah resülüne salat ve selam getiririz, sadakalar veririz. Hayır ve iyilik yapmaya çalışırız. Hastaları ziyaret ederiz, yoksullara gariplere, çaresizlere, esirlere sahip çıkarız. Yılbaşı gecemizde kendimizi sanık sandalyesine oturturuz. Kendimizi kendinize karşı muaheze ve muhakeme ederiz.
Tevbekar almaya çalışırız. Daha doğrusu bütün kötülüklere, ahlaksızlığa haksızlığa, heva ve heveslerimize uymaya, şeytanın esiri olmaya, tamahkarlığa veda ederiz. Ülkemizdeki sekülerist ve Kemalist güçler Noel yortusunu aydınlanma adına yılbaşı bayramına milli bir özellik kazandırmak için milli piyango denen kumar merkezini sistemleştirmişlerdir.
Cahil ve bilgisiz çevreler çalışmadan, yorulmadan, terlemeden bir anda servet edinmek ve bir anda zengin olmak hayaliyle yılbaşı bileti almak için kuyruğa dizildiler. Böylece Devlet kendi halkıyla vatan sathında kurulan kumar masasında bir araya getirilmiştir.
Ülke fertlerinin beynine çalışmak ve üretmek fikrini ve inancını yerleştirmek gerekirken, kumar oynatarak uyutma politikası uygulanmıştır. Neticede devletin halkıyla kumar oynamasının affedilmez bir hata olduğu anlaşılmıştır. Aynı zamanda İslam inancının ruhuyla bağdaşamayacağı görülmüştür. Demek ki aklı başında olan her insan yükselmenin ve ilerlemenin çalışmakla, ilimle, irfanla ve istikametle mümkün olacağını anlamaktadır. Yılbaşı denen Noel yortusunun Müslümanlar tarafından kutlanışı gafletin, cehaletin ve idraksizliğin ifadesidir.
9 Aralık 2015 Çarşamba günü gazetemiz Kayseri Gündem’de F. Yılmaz Altınöz kardeşimiz yılbaşı tatiliyle ilgili mükemmel bir yazı yazdılar. Kendilerini gönülden tebrik ediyorum. Fevkalade doğru ve isabetli bir açıklama. Cenab-ı Hak Hz. Yusuf’u nefsine hakimiyet ve halka teslimiyeti cihetiyle eşsiz yiğit ve delikanlı olarak anlatıyor. Gerçek yiğit ve delikanlı olan idam sehpasının başında dahi doğruyu konuşur. Hak olan yoldan ayrılmaz. Ben de Yılmaz Altınöz’ün görüşünü aynen paylaşıyorum. Madem ki, yılbaşı Hıristiyan aleminin bayramıdır. Müslüman halkımızla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Yılbaşı diye bir tatil olamaz, olmamalıdır. Türkiye’de yaşayan gayri müslimler, kültürleri gereği bu bayramı kutlayabilirler. Sizler, bizler hiçbir şekilde Hıristiyan ve Yahudi milletlerinin Müslümanlara ait bir bayramı kutladıklarına şahit olamayız. Ben Avrupa’nın tam on ülkesinde yaşadım ve görev yaptım. Şehir merkezlerinde hiçbir büyük ve küçük marketlerde Türkçe şarkı çalındığını işitmiş değilim. Buna karşılık şu Kayserimizde bile bir takım marketlerde akşamlara kadar alafranga şarkılar çalınıyor. Sizin müşterileriniz Fransızlar mı, İngilizler mi, Almanlar mı? Bu nasıl ülke severlik? Eğer benim yetkim olsa bu serseriliği yasaklarım. Marketinde gavur şarkısı çaldıranların müşterisi olmamak gerekir. Müşterilerinin yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir iş yerinin insan ruhunu okşayan, bestesi ve güftesi olan klasik şarkılarımızı okutması en doğrusudur.
Muhteremler; bizi şirke kadar götüren, dolayısıyla büyük günah işlememize sebep olan yılbaşı eğlencelerinden mutlaka uzak olmalıyız. Dini bayramlarımızın, mübarek gün ve gecelerimizin kıymetini bilmeliyiz. İslam ümmetinin ve insanlığın hidayetini yüce Mevla’dan dilerim. Allaha emanet olun.