
Yeni Anayasanın İlham Kaynağı (1)
Kasım OKUT
Ülkemizde yürürlükte olan 12 Eylül darbe anayasasının yenilenmesi milli ve tarihi bir mesele haline gelmiştir. Gerçekten de geç kalınmış, milli bir davadır. Osmanlı Cihan Devletimizden sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye Anayasasını çöpe atmış ve bunun yerine ikame ettiği kanunları Avrupa ülkelerinden kopya ederek uygulamaya başlamıştır.
Mesela İtalya’dan Ceza Hukukunu, İsviçre’den Aile Hukukunu, Almanya’dan Ticaret Hukukunu tercüme etmişler ve büyük bir inkılap yaptıklarını iddia ederek Müslüman millete telkin etmişlerdir. Bu uygulama milletimizin kültürüyle, değer ölçüleriyle, iman ve İslam hayatıyla, tarihten gelen medeniyetiyle bağdaşmıyordu.
Esasen bir milletin anayasasını o milletin içinden gelen ve o milletin hamuruyla yoğrulmuş olan ilim ve fikir adamlarının yapması gerekirdi. Bir milletin kendi Anayasasını yapmaması veya yapamaması o milletin çöküşünün ve yok olacağının ifadesidir.
Anayasamızı yaparken dünya tarihinde onlarca büyük devletler kurmuş olan Türk milletinin anayasası tarihteki şerefli, şanlı ve şöhretli hâkimiyetiyle çelişkili olamazdı. Bu yüzdendir ki tercüme edilip dikta edilen Avrupa yasaları Devletin ve milletin bütünlüğünü sağlayamadı; çürüdü, koktu ve işe yaramaz hale geldi. Pek tabiidir ki Avrupa yasaları Hristiyanlığın ve Hristiyan kültürünün özüne uygun olarak hazırlanmıştır. Siz hiç İsviçre aile hayatıyla Müslüman Türk aile hayatının farksız olduğunu söyleyebilir misiniz?
Seksen yıldan beri devletimizin her konuda gelişmesini ihmal eden ideoloji hala devam ediyor. Bu büyük millete anayasa hazırlayan heyetler; batı ülkelerinin anayasalarını, eski Yunan filozofları olan Sokrat’ın, Aristo’nun, Uzakdoğu filozofları Konfüçyüs’ün, Buda’nın, komünist Mao’nun, tarihi düşmanımız Rusya’nın Komünist liderleri Lenin’in, Stalin’in fikir ve görüşlerini ilham kaynağı ve referans olarak almaktadırlar.
Bin yıldan beri uğrunda milyonlarca şehitler verdiğimiz İslam’ın kutsal kitabı Kuran’ı neden referans almıyoruz? Bu millet, ne Arap akıncılarından korktuğu için ne de yeni bir toprak ve çıkar elde etmek için Müslüman olmuştur.
Yaşayışına, değer ölçülerine, inancına en mütenasip sistemin İslam olduğuna inanarak miladi 9.asırdan itibaren kitleler halinde kısa zamanda İslam’la müşerref oldu.
Onun için hiçbir şekilde Müslüman Türk milleti İslami inanış sisteminden, İslami ahlak ve kültürden vazgeçmemiştir, kıyamete kadar da vazgeçmeyecektir.
Milletimizin ve Devletimizin yeniden insanlığın önderi olması için gece gündüz sonsuz bir gayretle çalışan aziz insan, Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve hizmet ekibinden bir hususun gerçekleşmesini bekliyorum.
Milletimizin inancıyla bağdaşmayan, kutsal kitabımız Kuran-ı Azimüşşan’ın özüne ve ruhuna aykırı olarak çıkacak yeni anayasa da kısa zamanda önemini kaybederek çürüyecek ve kitap sayfalarında mahkûm kalacaktır.
Bunun için süratle tarafsız bir ilin heyeti kurulmalıdır. Bu heyetteki alimler aynen Şeyh Veliyullah Dehlevi gibi, İmam-ı Rabbani gibi, Zembilli Ali Efendi gibi, Molla Gürani gibi, Ebussuud Efendi gibi, İskilipli Atıf Hoca Efendi gibi, üstadım Mahir İz gibi, Üstadım Ömer Nasuhi Bilmen gibi, üstad Ahmet Hamdi Akseki gibi, hayatlarını İslam yolunda tüketen dört mezhep büyüklerimiz gibi, milli şairimiz Mehmet Akif gibi, Üsküdar’daki Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri gibi, Üstat Necip Fazıl gibi şahların, hükümdarların, kralların ve diktatörlerin önünde asla eğilmeyen Hakka ve halka hizmet etmeyi en büyük şeref ve saadet bilen bu mümtaz şahsiyetleri hatırlatacak kalitedeki din büyükleri, hazırlanan yeni Anayasa hakkında görüş beyanında bulunsunlar, tavsiye ve önerilerini rapor halinde bildirsinler.
Kırk yıldan beri tekrarlıyorum Kuran’ı referans almadan hazırlanan kanun ve yasalar bereketsizdir, hayırsızdır.
En az otuz yıldan beri her radyo sohbetimde seslendirdiğim bir hakikat var, evet bu millet ve bu devlet yeniden İslamlaşacak. Belki bu temenni bir hayal değildir.
Kimileri kalkacak taarruza geçecek kimi ne derse desin hakikat güneşi gibidir. Güneş asla balçıkla sıvanmaz.