Mehmet AYMAN

İnsan Aslında Zayıf Bir Varlıktır

Mehmet AYMAN

Bismillah

Kur’anı kerimde yaratmayla ilgili ayetler başlıca iki grupta toplanabilir.  Birincisi; Yokken/yoktan yaratma ya da bir örneği olmaksızın yani ilk defa yaratma, diğeri de (ilk yaratılan nefisten) türetme, üretme ve çoğaltma anlamında yaratma.

İlk ve örneksiz yaratmada Allah insanın cismini (Fiziki ve biyolojik yanını, beşer olan tarafını) dört unsurdan (yani toprak, su, ateş ve hava) yarattığını muhtelif ayetlerde değişik ifade biçimleriyle zikreder.  Sonra yarattığı varlığa kendi Ruhundan ilahi bir nefha/ruh kattıktan sonra insanın yaratılışının tamamlandığını ve yaratışı en güzel bir surette yaptığını  da belirtir. “Lekad ḣalaknâ-l-insâne fî ahseni takvim”Tin/4.  Bu ayetteki takvim kelimesini kıvam kelimesiyle ilişkilendirerek okuyalım.

  “Ardından onu güzel bir insan şeklinde düzenleyip ona rûhundan üfledi … Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” Secde / 9.  Sâd / 72 . Yaratılıştaki kıvamın güzelliği meselesi belki başka bir yazıya konu olabilir. Biz konumuza dönelim.

Zaaf kelimesinin etimolojine/kökenine ve dilimizdeki karşılığının ne olduğuna bir bakalım ve zaaflarımız nelermiş beraberce anlamaya çalışalım.

 Kelime Arapça kökenli zayıf oldu, zayıfladı anlamına gelen “Daufe”: kelimesinden mastardır. Sonuna Türkçe çoğul eki olan “lar” ekini alarak çoğul yapılmıştır. Zaaf/lar- ımız/ zayıflık-lar-ımız / şeklinde yazılır ve okunur.

Özetle bir beden Ruhtan (Nefha’i İlahi) yaratılan insanın aynı zamanda zayıf yaratıldığından da başka bir ayette bahsediyor. “İnsan zayıf yaratıldı”1Nisa, 28

Bu ayette zayıflığın ne tür bir zayıflık olduğuna dair bir açıklama yokken Rûm suresi 54. Ayet te bu zayıflığın fiziksel, biyolojik bir zayıflık olduğu açıkça belirtiliyor.

“Sizi güçsüz bir halde yaratan, güçsüzlükten sonra size kuvvet veren, kuvvetli döneminizden sonra sizi tekrar güçsüz ve saçı başı ağarmış ihtiyar hâline getiren Allah’tır. O, dilediğini yaratır. Çünkü O, her şeyi hakkıyla bilen ve her şeye gücü yetendir.”

Fiziksel zayıflıklarımız hepimizin malumu olduğu için kısaca hatırlatıp geçelim. Örneğin; Anne karnında daha cenin halinde bir varlığın ne kadar zayıf ve korunmaya muhtaç olduğunu bilen rabbimiz o’nu en güvenli yerde anne rahminde kendi rahmetiyle kuşatıp kollayarak dokuz ay tutuyor. Takdir edilen dünya hayatına gözleri açtığında ise anne ve babasının merhametli kucağına emanet ediyor.

Bir ömür boyu hastalık veya engelli olmak gibi durumlarla mücadele eden insanların yanı sıra hepimiz yaşlılık ve beraberinde gelen başta tür hastalıklar/zâfiyetlerle de mücadele etmek zorunda kayıyoruz.

Dört unsurdan yaratılan beşeri varlığımız elbette doğası gereği bu dört unsurun eksikliklerini de taşıyor. Bu eksiklikler de bizde açlık susuzluk, yorgunluk gibi bir takım zaaflar oluşturuyor. Biz de bir ömür bu zaafların telafisi için çabalayıp duruyoruz. Gelelim diğer zaaflarımıza.

Bunlar ilk bakışta bir birine yakın gibi görünmesine rağmen bazıları küçük nüanslarla birbirinden ayrılan psikolojik ve ahlaki zaaflarımızdır. Şimdi küçük bir tasnif yapalım.

Sadece Allah’ın ve kendimizin bildiği, sadece içimizden geçirdiklerimiz asla dışa vurup başkalarını şahit tutmadığımız zaaflarımız. 

Bu tür zaafları fiile dökmediğimiz sürece sonucundan mükellef değiliz. Ebû Hüreyre"den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in ashabından bir kısmı ona sordular:

"Bazılarımızın aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağına kaniyiz."

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):

Devam edecek

 

Yazarın Diğer Yazıları