Mehmet AYMAN

MÜRAİ/İKİYÜZLÜ KELİMELER

Mehmet AYMAN

 Mürai kelimesi Arapça Riya kelimesinden türemiş bir kelimedir ve Türkçe’de ki karşılıklarından birisi de “ikiyüzlü” demektir. Genellikle gösteriş meraklısı ve riyâkar insanlar için kullanılan bu kelimeyi burada birden fazla anlama gelen, yani çok anlamlı kelimeler için kullanacağız.

Türkçede bir takım kelimeler vardır ki yazılı metinlerde veya sözlü ifadelerde kullanıldığı yere veya bağlama göre farklı anlamlar yüklenirler. Mesela bir kelime veya kelime grubu (cümle) herhangi bir bilim dalına has bir terim veya cümle olarak kullanıldığında başka, bir kavram olarak kullanıldığında başka, deyim olarak kullanıldığında da başka anlama gelebilir. Hatta halk dilinde/ günlük kullanımda farklı, argo kullanımda tamamen farklı anlamlara gelebilir. Öyle ki kelimelerin bu farklı kullanımları yöreden yöreye farklı anlamlara geldiği gibi bu farklılık bazen masumiyetini kaybeder ve tamamen zıt anlamlara dönüşebilir.

Burada konuyla alakalı olarak seçtiğimiz bir kelime var. Bu da şimdi okumakta olduğunuz yazının konusu olan “Büyü” kelimesidir Bahse konu ettiğimiz bu çok anlamlılıkla ilgili olarak dilimizde oldukça fazla örnek vardır. Fakat biz sadece bir örnekle yetineceğiz.

Büyü kelimesi genellikle ve ilk çağrışımıyla insanları etkilemek ve bu sayede onlara istediğini yaptırmak amacıyla yapılan sihir ve efsun anlamlarına gelir ve bu anlamı olumsuz anlamdır. İnsanları etkilemek için bir takım ilginç ve anormal/sıradışı metotlar kullanan, çoğu zaman bu durumu kendi çıkarlarına alet eden insanlara da büyücü denir. Büyü yapmak da büyücülük de son derece kötü şeyler olduğu için, hem dinimiz tarafından haram sayılarak yasaklanmış, hem de yasalar tarafından men edilmiş/yasaklanmıştır. Yasaklanmasının sebebi de büyünün bir şeyi olduğundan farklı göstermek suretiyle insanların ona meyletmesini sağlamak ve sonuçta oluşan bu yeni durumdan bir çıkar/menfaat elde etmek yani onu istismar etmek düşüncesidir. Konunun yeterince iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla örneklendirilmesinin faydalı olacağına inanıyorum.

Örneğin; özellikle dini konularda cehaletin ve kontrolsüzlüğün yaygın olduğu zamanlarda ve yörelerde sihir ve büyü ile uğraşan ve insanların zaaflarını istismar eden bir takım kimselerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu insanlar ve yaptıkları işler toplumun geneli tarafından hiçbir zaman kabul görmemiştir.

Daha sonraki bir dönemde ise televizyon ekranlarında görünmek için birbiriyle yarışan, büyü ve sihirle uğraşan bir takım insanları,( medyumları) çoğumuz hatırlıyoruz.. Bu şahıslar bizim bilmediğiniz bir takım ilginç sözcükler kullanarak veya ilginç vücut hareketleri yaparak trans haline geçip başka dünyalardaki varlıklarla mesela cinlerle veya uzaylılarla irtibat kurduklarını ve onların da sizin işlerinize müdahale edip sorunlarınızı çözeceklerini söylüyorlardı. Mesela kaybettiğiniz değerli bir eşyayı bulmak veya yakalandığınız bir hastalıktan kurtulmanızı sağlamak gibi. İşin ilginç yanı kendilerine büyücü denen kimselerin yaptıkları hoş görülmezken medyumlar daha geniş bir kitle tarafından kabul görmüş ve insanlar onlara giderek amaçlarına ulaşmak için kucak dolusu paralar vermişlerdir.

Sihir ve aldatmaca ile ilgili diğer bir terim de Psikolojik bir terim olan “İllüzyon” terimidir. Bu da tamamen izleyenlere gerçekte var olmayan bir şeyi olmuş veya varmış gibi gösterme sanatıdır ki eskiden bu insanlara sihirbaz denirdi. İllüzyon da anlamı biraz daha yumuşatılmış ve meşrulaştırılmış büyücülük olarak karşımıza çıkar. Hatta o kadar meşrudur

ki sahne sanatına dönüşerek insanları eğlendirmek amaçlı kullanılmaya başladıktan sonra meşhur illüzyonistler sahnelerde oldukça çok para kazanmışlardır.

Dikkat edilirse büyü ve büyücülük olgusu sadece kelimeler sayesinde anlam yumuşamasına ve bu sayede de meşruluk kazanmaya başlamaktadır.

Şimdi konuyu bağlamaya çalışalım. Mesela bir çok insan çok hoşuna giden bir sanat eseri veya bir manzara veya bir gösteri vs hakkındaki düşüncesi kendisine sorulduğunda, hayranlığını ifade etmek için cevabı; ‘Büyüleyici” olacaktır. Evet, gördükleri karşısında adeta büyülenmiştir. Büyülenme sonucu gerçeklikle bağını koparmış ve bir anlık dahi olsa başka bir dünyada yaşıyor gibi olmuş ya da kısa bir trans hali yaşamıştır. Aslına bakılırsa “anlatılmaz yaşanır” diyerek içinde bulundukları acz/çaresizlik halini anlatmakta zorlanan şahıslar içerisine düşürüldükleri bu büyülenmişlik durumundan hiç rahatsız olmayıp, çok da memnun olmuşlardır. Bu kimseler de kendilerini büyüleyen bu manzarayı veya gösteriyi seyretmek veya kendilerine sunulan bu “Büyüleyici”sanat eserine sahip olmak için pazarlamacılara kucak dolusu para verirler. Eski yöntemle büyü yapanların yaptıkları büyü için aldıkları ücret gayrı-meşru iken yeni yöntemlerle büyü yapanlarınki vergiye tabi ticari kazanç sayılır.

Ve işin püf noktasına yani Büyülü kutu “Televizyon”a geldik. Televizyon her gün ve her gece karşısına oturan herkesi büyüleyip kendisine bağlıyor. Adeta dış dünyadan koparıp sanal /varsayımsal bir dünyada yaşatıyor. Başka bir tabirle yalancı bir dünyada yaşatıyor. Bu sayede de insanları gündelik dünyadan koparıp yokmuş gibi yaşamaya mahkum ediyor. Bir nevi büyülüyor. Üstelik insanlarda artık büyülenmek için televizyona kucak dolusu para ödüyorlar. Lcd’ si Plazma’sı, uydu’su, kablo’lusu, docoder’i, ve her ay ödenen aidatları da işin cabası. Üstelik bunun için devasa bir sektör oluşmuş. Sinema ve Televizyon sektörü. Bu sektörler ve işbirlikçileri olan yan sektörler el birliği ile gece gündüz çalışıp genç ihtiyar kadın erkek demeden herkesi büyülemek ve gerçeklikten koparmak için son sürat çalışıp kasalarını dolduruyorlar. Biz de her zaman olduğu gibi avuç dolusu para ödüyoruz. Hem de modern büyücülere.

Yazarın Diğer Yazıları