Mehmet AYMAN

Sözün Değeri Düşerse

Mehmet AYMAN

Sözün Değeri Düşerse

Varlıklar/Mevcudat genellikle dört varlık alanında var/mevcut olurlar. 1-Dış dünyada; Çevremizde gördüğümüz her madde/ cisim gibi. 2-Zihinde varlık, Dış dünyadaki bu varlıkların zihinde(akıl ve hayalde) ki tasavvurları gibi.  3- Ses’te varlık: Ses çıkarırken, konuşur veya şarkı söylerken ki varlığı gibi. 4- Yazıdaki Varlığı: Şu anda ben bunu kullanarak okuyucuyla iletişim kuruyorum. 

Yazıdaki varlık yazılır veya okunurken muhatabın zihninde bir çeşit karşılık bulur, işte bu anlam /mana veya tasavvur dur. Kabaca her sözün veya söz grubunun bir yazı ve sembollerden oluşan sözcük/terim manası vardır, bir de bu manadan daha geniş anlam içeriği olan manaları vardır. 

Sözcük manası genellikle basit, günlük ihtiyaçların giderilmesi için kullandığımız ve dilin en sıradan ve en alt düzey kullanım biçimlerini ifade eder.

Sözün ve söz gruplarının bir de bilimsel literatürde kullanılan ve özel anlamlar yüklenmiş formları vardır ki bunlara da kavramsal anlam denir. Örneğin; ‘Ateş’ sözcüğü günlük kullanımda ayrı tıpta, fizikte, kimyada, askerlikte farklı kavramsal çerçevede kullanılır. 

Son olarak bir de çağrışımsal anlamı vardır ki daha çok muhatap olan bireyin psikolojik durumu, yaşam tecrübeleri ile alakalı durumları ifade eder. Örneğin, ‘Yetim’ Sözcüğü Terim ve kavram olarak herkeste aşağı yukarı aynı karşılığı bulurken; bir yetime neleri çağrıştırdığını ancak kendisi bilir ve hisseder.

Tüm bu anlam türleri kök anlamdan ayrı veya bağımsız olamaz ve o kök anlamın etrafında dönüp dolaşır.

Her sözcük anlam yükü itibarıyla farklı değerdedir. Sözün değerini, Söyleyenin kim olduğu, söyleyişteki niyet ve şekil, sözün söylendiği zaman ve mekân tayin eder. Tüm bunlar doğru seçilmiş, en doğru zaman ve mekân tayin edilmiş ve belirlenmişse söz etkili olur. Değilse aynı sözcükler seçilmiş te olsa kötü ve olumsuz sonuç doğurur. Örneğin “Din güzel ahlaktır” sözünü Haz Muhammed(a.s) söylediği için Hadis ve dolayısıyla değerli olur. O değil de ilk defa ben söylemiş olsaydım bu kadar değerli olmazdı.

Tüm bu hususlara dikkat edilmeden söylenen söz: şekil itibariyle en güzel sözcükler seçilerek ve en tatlı üslup kullanılılarak söylenmiş olsa da değer itibarıyla düşüktür. 

İnsanların dünya ve ahiret hayatına katkı sağlayacak dini bir öğüt ve nasihat içeren bir konuşma, bir sohbet; bilimsel bir meselenin çözüme kavuşturulması için yapılan bir münazara gündelik dedikodu içeren konuşmalardan elbette daha değerlidir. Bu tür sohbet ve konuşmaları gündelik düzeydeki sohbetlere indirmek/indirgemek halk arasında dolaşıma sokmak sözün ve bilginin değerini düşürmektir. 

Yani, özellikle uzmanlık ve birikim gerektiren konuları sıradan insanların gündemine getirip konuyu ve haddini bilen, bilmeyen herkesin gündemine sokmak sözün değerini düşürmek ve itibarsız hale getirmekten başka şeye yaramaz. 

Günümüzde özellikle “sosyal medya” denilen ne idiği belirsiz bir güruhun gündemine bilerek getirilen konuları kahvehane kültürüyle(hatta bazen dana aşağı) beslenen insanların tartışmasına açmak dine ve ilme yapılan en büyük ihanettir. Bu gün yaygın uygulama da bu minvaldedir. Bütün bir ömrü boyunca iki satır yazı okumamış ilkokul düzeyindeki bilgilerden bile mahrum nice hadsiz güruh devleti yönetenlere siyaset dersi, ilahiyat profesörlerine din dersi ve nice işinin ehli tıp doktoruna tıp dersi vermeye yeltenecek kadar haddini aşmaktadır.

Anlayacağınız dostlar devir cehaletin ve hadsizliğin prim yaptığı bir devirdir. Çünkü söz artık ayağa düşmüştür.  “Kargaların gürültüleri içinde bülbüller hâmuş/suskun olduğu için de birçok kardeşimiz yazmayı bırakmıştır. 

Yazarın Diğer Yazıları