Mehmet AYMAN

'Ümmet' Kavramı Ve Ümmetçilik 

Mehmet AYMAN

Bismillah,

Bundan yaklaşık otuz kırk yıl önceleri yani gençlik dönemlerimizde sık sık kullanırdık bu kavramı. Şimdilerde günlük hayatta kullanımı çok azalan ama ara sıra da olsa sosyal medyadan olumlu ve olumsuz çağrışımlarıyla da olsa işittiğimiz “Ümmet” sözcüğünün sözlük, kavram/terim ve psikolojik anlamları üzerinde durup dilimiz döndüğünce açıklık getirmeye çalışacağız inşallah. Yazımız birkaç bölümden oluşacaktır.

NOT: Kelimenin olumsuz çağrışımları yalnızca, kavramın  ya ne anlama geldiğini bilmeyen ama ezber ve kulaktan dolma bilgilerle konuşan cahil kimseler, ya da bilen ama bile isteye düşmanca tavır takınan ümmet düşmanlarının zihninde vardır. Bunu bazen açığa vurur bazan korku ve çekincelerinden dolayı açık edemezler ama içlerinde hep saklarlar

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türk Kürt Arap ittifakı” vurgulu bir konuşma yapmış CHP lideri Özgür Özel’in Erdoğan’ı “ümmetçilik” yapmakla eleştirmişti.

Biz konumuza dönelim.

Mevcudat / Varlıklar genellikle dört varlık alanında mevcut / var olurlar. 

1-Dış dünyada var olurlar; Çevremizde gördüğümüz her madde/ cisim gibi. Bu varlıkları beş dış duyu ile algılar, idrak ederiz.

2-Zihinde var olurlar;  Dış dünyadaki bu varlıkların zihinde(akıl ve hayalde) ki tasavvurları/suretleri gibi. Bazı varlıkların mevcudiyeti dış dünyada olmayıp sadece zihnin veya muhayyilenin ürettiği kavramlardır. ‘Kaf Dağı” veya ‘Zümrüd’ü Anka’ kuşu gibi

3- Seste var olurlar: Konuşur veya şarkı söylerken, ses çıkarırken ki varlığı gibi.(örn: müzikteki notalar sesin varlığının sembolleridir), bunu da işitme duyumuz sayesinde bilir ve anlarız.

4- Yazıdaki Varlığı: Şu anda ben bunu kullanarak okuyucuyla iletişim kuruyorum. Bunu görme duyumuz sayesinde algılarız. 

Yazıdaki veya sesteki varlık,  yazılır, okunur veya konuşulurken muhatabın zihninde bir çeşit karşılık bulur, işte bu, anlam /mana veya tasavvur dur. Kabaca her sözün veya söz grubunun yazı ve sembollerden oluşan bir sözcük/terim manası vardır, bir de bu manadan daha geniş anlam içeriği olan diğer manaları vardır. 

Sözcük manası genellikle basit, günlük ihtiyaçların giderilmesi için kullandığımız ve dilin en sıradan ve en alt düzey kullanım biçimlerini ifade eder.

Sözün ve söz gruplarının bir de bilimsel literatürde kullanılan ve özel anlamlar yüklenmiş formları vardır ki bunlara da kavramsal anlam denir. Örneğin; ‘Ateş’ sözcüğü günlük kullanımda ayrı tıpta, fizikte, kimyada, askerlikte farklı kavramsal çerçevede kullanılır. 

Sözcüklerin veya sözcük öbeklerinin daha çok atasözü veya deyimlerde vücut bulan anlamlarına da mecâzi anlam denir. Mecaz genellikle duygu ve düşüncelerin sözcüklerle ifadesinde zorlandığımız zamanlar sığındığımız ikinci bir yoldur ve edebi sanatlardan biridir.

Son olarak bir de çağrışımsal anlamı vardır ki daha çok muhatap olan bireyin zihinsel yapısı, düşünme biçimleri, psikolojik durumu, yaşam tecrübeleri ile alakalı durumları ifade eder. Örneğin, ‘Yetim’ Sözcüğü Terim ve kavram olarak herkeste aşağı yukarı aynı karşılığı bulurken; bir yetime neleri(hangi acı ve yoksunlukları) çağrıştırdığını ancak kendisi bilir ve hisseder. Bu hisler/duygular tamamen bireysel duygusal tecrübelerdir. Çoğunlukla başkalarına anlatılamaz ve aktarılamazlar.

Tüm bu anlam türleri kök anlamdan ayrı veya bağımsız olamaz ve o kök anlamın etrafında dönüp dolaşır.

Her sözcük anlam yükü itibarıyla farklı değerdedir. Sözün değerini, söyleyenin kim olduğu, söyleyişteki niyet ve şekil, sözün söylendiği zaman ve mekân tayin eder. Tüm bunlar doğru seçilmiş, en doğru zaman ve mekân tayin edilmiş ve belirlenmişse söz etkili olur. Değilse aynı sözcükler seçilmiş te olsa kötü ve olumsuz sonuç doğurur. Örneğin “Din güzel ahlaktır” sözünü Hz. Muhammed (a.s) söylediği için Hadis ve dolayısıyla değerli olur. O değil de ilk defa ben söylemiş olsaydım bu kadar değerli olmaz ve kimse dikkate almazdı.

 

Yazarın Diğer Yazıları