
İhtilâlimin şuurüstü
Mehtap Karakaya YÖRÜK
Sustuklarımızı konuşabildiklerimiz..
Birlikte saçmaladıklarımız..
Bir kitapta aynı satırı karalayanlar..
Ruhları bir olanlar..
En çok da yorulanlar..
Merhaba!
Dingin bir denizde almak soluğu,
Ardından kıyıya vurmak; cepte beş para etmez bir/iki hayalle..
Beklentisiz sevmenin ağırlığı altında ezilerek,
Bir iki satır karalayanlar,
Mürekkebe mübtelâ olanlar..
Geceleri yaşayan, gündüzleri yazanlar,
Zamanın esiri değil, zamanı esir edenler;
Merhaba!
Bir kızıllıkta Ahmet Haşim belirir;
"Bir Günün Sonunda Arzu"
"Güller gibi fecr olur nümayan!"
Ölümden bile korkmayıp sanal bir filmden korkanlar..
Sanal.. Sahi sanaldan kim korkar?
Biz gibiler..
Yukarıda saydıklarım yani..
Gerçeğin cazibesine kapılışımızdan vesselam..
Filhakika sahte olan her şey korkunçtur.
“Kitabe-i Seng-i Mezar” geldi birden;
Orhan Veli desem "of" diyen olur mu?
Olur!
Tülin olur, Seher olur, Ruh olur, Seven olur!
Bir de bilinç akışı, bir de iç monolog.
Bakın bu tekniği seveceksiniz!
Ne ola ki?
Okuduğun şu satırlar..
Saçmala, delir, uslan, âşık ol, kız, sev, ağla!
Yüzünü yıka sonra ya da yıkama!
Zihninin sesi kalbine vurunca anlarsın..
Tekme at ister, istersen çığlık..
Onay bekleme ama ne olur yaşa!
Ölümden evvelki son duraktasın..
Ama her zaman doğduğun andasın.
Olur mu böyle?
Olmaz!..
Ayrıca Can Yücel'den de oku:
"Hayatı Tersten Yaşamak"
Azıcık sanat yahu! Azıcık edebiyat!