İnsan kimdir?
İhsan mıdır?
Nisyan mıdır?
İnsanı anlamak için bu iki kavram üzerinden düşünmek anlamlı olabilir. Çünkü insan, hem ihsanı yani iyiliği, güzelliği temsil eder; hem de nisyanı yani unutmayı ve gafleti yaşar. Bu ikilik, insanın hem basit hem de karmaşık bir varlık olduğunu gösterir.
Bir yandan insan son derece basittir. Çünkü ölümlüdür, nefsinin esiridir. Varlığını sürdürebilmek için yeme, içme ve uyuma gibi temel ihtiyaçlara muhtaçtır. Basittir çünkü topraktan, suyla karışmış çamurdan yaratılmıştır. Vakti geldiğinde bu çamurun suyu çekilecek ve insan tekrar toprağa dönecektir. Basittir çünkü küçücük bir mikrop bile ona musallat olduğunda direnemez. Bedeni zayıf ve savunmasızdır. Aynaya baktığında gördüğü, nefsinin esiri olan, sınırlı ve geçici bir varlıktır.
İnsanın basitliği sadece fiziksel yapısıyla sınırlı değildir. Hayatının büyük kısmını nefsani ihtiyaçlarının peşinde koşarak geçirir. Yeme, içme, uyuma gibi gereksinimlerle sınırlı bir varlık olduğunu hisseder. Ama sadece bedenini değil, ruhunu da bu basitlik içinde unutur. İnsanın basitliğinin bir başka göstergesi de gündelik yaşamında pek çok şeyi unutmaya, nisyan haliyle var olmaya eğilimli olmasıdır. Dünü hatırlamaz, yarını düşünmez. Günübirlik hazlar ve zevkler peşinde koşar, günü savruk ve dağınık yaşar. Basit olan insan, nefsinin, hayvani yönünün esiri olan insandır.
Ancak insanın karmaşıklığı, bu basitliğin tam karşısında durur. Aynada gördüğü o surat aslında kendisi değildir. Çünkü insan sadece bedenden ibaret değildir; düşünür, yorumlar, mukayese eder, kararlar alır ve uygular. Kendi varlığı üzerine düşünebilme yetisine sahiptir. Eşyaya hükmeder, dünyayı şekillendirir. Bu onu diğer tüm canlılardan ayıran bir özelliktir. Dahası, insan cüretkârdır. Kendisini var eden Tanrı’ya bile kafa tutabilecek kadar arsızdır
İnsan karmaşıktır çünkü problem çözme yeteneği olan, yapıp yapmamayı seçen iradeli bir varlıktır. Hayatı boyunca tercih yapar ve bu tercihleri sonucunda kendi kaderini şekillendirir. Ancak sınırlı bir varlık olduğu halde, kendisini özgürmüş gibi görür ve bu özgürlük yanılsaması içinde hareket eder. İnsan karmaşıktır çünkü sürekli bir med-cezir hali yaşar; ruhu, nefsi ve bedeni arasında gelgitler yaşayan bir varlıktır. Bir yandan dünyevi hazlar peşinde koşarken, bir yandan da ruhunun derinliklerinde yatan tanrısal yönünü keşfetmeye çalışır. Bedenini beslerken ruhunu aç bırakır, bazen de ruhunu doyururken bedenini ihmal eder. Bu çelişkiler, insanın iç dünyasında daima bir çatışma yaratır.
İnsanın karmaşıklığı, onun ruhuyla tanrısal bir yön taşımasından gelir. O, sadece bedeniyle sınırlı değildir; ruhu, düşünceleri ve duygularıyla sonsuzluğu hissedebilen bir varlıktır. İnsanın tanrısal yönü, onun bilgelik arayışında ve ahlaki sorumluluklarında ortaya çıkar. Nefsinin esiri olduğu kadar, bazen ruhunun yüceliğine ulaşabilen bir varlıktır. Bu yüzden insan, aynı anda hem hayvani hem de tanrısal bir varlıktır. Basit insan nefsine teslim olmuş olandır; karmaşık insan ise ruhunun derinliklerine inmeye çalışan insandır.
İnsan bu iki zıt yön arasında varlığını sürdürür. Bir yanda günlük hayatın basitliği, ihtiyaçların sıradanlığı, diğer yanda ise düşüncelerinin, ruhunun karmaşıklığı...
Sonuç olarak, insan hem basit hem de karmaşık bir varlıktır. Nefsine yenik düştüğünde basit, ruhuna kulak verdiğinde ise karmaşık ve derin bir varlık olduğunu hisseder. Her insan bu iki yönü arasında denge kurmaya çalışırken, kendi kimliğini ve varoluş amacını bulmaya çalışır.