Murat ÇAKIR

Deve sidiğinin önemi

Murat ÇAKIR

 
Bir akşamüstü, kafasını dinlemek biraz da haftanın yorgunluğunu üzerinden atmak için kanepeye uzandı. Evde yalnızdı çocukları dedelerine göndermişti. Bir ara televizyonu açtı kanalları gezerken iki kişinin hararetli tartışması vardı ekranda. Ortada moderatör işleri kızıştırıyor, her iki tarafta kendi haklılıklarını ortaya koymak adına seslerini yükseltiyor hatta hakaret ediyorlardı. Bir tanesi masaya bir kavanoz sarı renkli bir sıvı çıkardı ve ekledi;
 
- Hadi deve sidiği şifa diyordun ya içsene.
 
Karşıdaki cevabı yapıştırdı;
 
- Deve sidiği süt ile içilirse şifadır.
 
Birden bizim ki yattığı yerden doğruldu ve hızlı adımlarla kağıt kalem aldı. Mazlumlar adına bunlar gibilerine söylenmesi gereken bir kaç kelam yazdı oracıkta...
Hürriyete sınırsızca aşık Esma'ların Rabia meydanındaki özgürlük nidalarını, ölüm feryatlarına döndüren, zulüm ve vahşeti yaşatan, Yusuf'ların ve Zeynep'lerin zindandan kurtulmayı beklediği MISIR varken...
Zulüm kalesinin burçlarından atılan vahşet okları çocukların bağrına saplandığı, mazlumların kulakları sağır eden çığlıkları, iktidarını korumak adına kendi halkını hiç düşünmeden katleden, çocukların yetim, kadınların dul kaldığı ama çocuklarını kaybeden babalara ne isim konulacağı bilinmeyen. Resmi kayıtlara göre ölenlerin sayısının 500 bine geldiği SURİYE varken...
Sırf Rabbinin emrini yerine getirmek için tesettürünü açmayan Hedil El-Heşlemun bacımız daha zihinlerimizde dururken. Vatanlarını haksız yere ele geçirmeye çalışan Siyonizme karşı dimdik ayakta durmaya çalışan sabrın ve direnişin sembolü olan FİLİSTİN varken...
Sadece "Müslümanlar daha çok birlik olmak yerine niye daha ufak parçalara bölünüyoruz" dedikleri ve Cemaati İslam Örgütünü kurdukları için ve de "Bize kulluk et dediler, bende asın dedim" diyen Abdülkadir Molla'nın vatanı BANGLEDEŞ varken...
Kâlu belada söz verdiklerini, Müslüman olduklarını haykıran ve bundan dolayı öldürülen, işkenceler gören DOĞU TÜRKİSTAN varken...
Otlara bile zarar vermediği anlatılan hümanist Budistlerin; hayal dahi edemeyeceğimiz yöntemlerle katledilen Müslümanların, kadınların, çocukların boy boy fotoğrafları sosyal medya da yayınlanan ARAKAN varken...
Ülkemde şehitler varken...
BAYIRBUCAK varken...
PATANİ varken...
NİJERYA varken...
"Müslüman kendi gündemini belirleyebilmelidir. Önüne getirilen gündem, gerçek meselelerini unutturmamalıdır." diyordu başka bir zat. Evet Mısır, Filistin, Suriye, Arakan ve nice mazlum coğrafya bizim gündemimiz olmalı. Gündemimiz olması için katliamı beklememeliyiz. Canımızı yakarak onların bizi konuşturmasını beklemek yerine, hep aklımızda diyerek huzurlarını kaçırmalı biz onları konuşturmalıyız...
Sahi bu deve sidiği; Gazze'nin yaşam koşullarını değiştirir mi? Suriye’de akan gözyaşlarını dindirir, yıkılan evleri, parçalanan yaşamları ve umutları yerine getirir mi? Arakan’daki katliam son bulur mu? 
Yoksa sütle birlikte mi içilmeli? Şimdi de bunları düşünmeye başladı, “hadi bu gecede uyu uyuyabilirsen.” dedi ve televizyonu kapattı. Kapatırken bir ayet düştü aklına;
 
“Bütün bunlarla birlikte, (unutmayın ki) hakkı inkara şartlanmış olanlar birbirleriyle müttefiktirler; siz de (birbirinizle) öyle olmadıkça yer yüzünde fitne ve büyük bir karışıklık baş gösterecektir.” (ENFAL 73)
 
 
 
 

Yazarın Diğer Yazıları