Kayseri’nin kuyumcularından Osman Bezircioğlu ile kuyumculuk üzerine söyleşimize devam ediyoruz.
Osman abi Kayseri’nin Kazancılar Çarşısı’nın tarihinden bahseder misin?
‘’Efenim, Kazancılar Çarşısı Kayseri’mizin Osmanlı Dönemi iki bin veya iki binden sonrasına kadar asıl ismi Sasık İslam Mahallesidir. Yani İslam kokulu mahalledir. Sasık günümüzde kötü koku anlamına gelir. Fakat ben bunu rahmetli amcam, büyüklerimden ve şu anda sağ olan, İzmir’de yaşayan 98 yaşlarında Muzaffer amcamdan da teyit ettim. Bana dedikleri şuydu: Oğlum, bizim mahallemizin etrafı gayrimüslim mahallesiydi. Emir Sultan Mahallesi’nde Ermeniler oturur. Cami Kebir tarafında Rumlar, Yahudiler vardı. Ortada kalan mahalleyse bizdik. O yüzden de bizim mahallemizin ismi Sasık İslam Mahallesi. Bu, İslam kokuludur. Bugün kayıtlarımıza bakın, sizin şu anda anladığınız sasık, kötü anlamında değildir.’’
Çok güzel anlamı varmış Osman abi.
‘’İslam kokulu mahalleydi ve hatta Muzaffer amcam mahallenin ismi değiştiğinde eleştirdi. Belediyeye geldi, valiliğe gitti ki ya bu mahallenin bir geçmişi, mazisi olan bir mahalledir diye.’’
Teklif edilerek tekrar değiştirilebilir belki Osman abi.
‘’Mahalle şu anda Cumhuriyet Mahallesi oldu. Kazancılar Caddesi diye ama resmiyette o şekilde geçiyor. Rahmetli babamgilin dünyaya geldiği yer şu anda orası Bezircioğlu İş Hanı. Yapı Kredi Bankası ve Finans Bankasının olduğu yer ikisi birdir, bölüşülmüş. Burası çarşıya döndüğünde bir kısmı satılmış, zaten iki kardeş bölüşmüşler. Tavukçu Mahallesi’nde 1915’deki işte bu tecritten dolayı gayrimüslimlerin bırakmış olduğu ev alınmış.’’
Hm. Burayı terk ediyorsunuz.
‘’Burayı terk ediyor babamlar, amcamlar Tavukçu Mahallesi’nde şu anda Bezircioğlu Konağı diye restorasyonu yapıldı, oraya geçiyorlar. Orası iş yeri oluyor. Çarşı iş yeri oluyor, evlikten çıkıyor tamamen. Fakat bu Cumhuriyet Dönemi, babam 1925’li amcam 28’li, çocuklukları burda geçmiş. Burda dünyaya gelmişler. Hatta amcam ve babam anlatırdı. Yapı Kredinin orda bizim Cami Kebir’e gidilirken evin altından geçilirdi, derdi. Çarşının baş tarafı bizim af buyur samanlık gibi kullanılmış büyükmüş de o tarihlerde, küçülmüş yani. Böyle bir açık değil derdi. Bazı işte filmlerde görürüz ev ahır odası bilmem bir şiy odası harem odası vardı. Altından camiye gidilir, camiden çıkılır, dar sokak çarşının hemen giriş tarafında mahalle fırını, Ömer Bezircioğlu’nun işlettiği bir mahalle fırını varmış. Bunlar Cumhuriyet Dönemi ama bu çarşı olması 1800’lerin sonu 1900’lerin başında Kapalıçarşı’da büyük bir yangın çıkmış. Bu yangın Sasık İslam Mahallesi’ne sirayet edince şu anda mevcuttaki kazancıların olduğu bölüm tamamen yanmış.‘’
Tabi o arada kazancılar mı iş yapıyor ya da bakırcılar?
‘’Oralar o zaman mesken. Osmanlı Dönemi mesken. Tabi iç kale, dış kale. Kayseri’yi ele alacak olursanız iç kalede 31 hane var ve onların nüfus katlarında Kaleli diye geçer. 31 hanedir, 32. hane yok. Nüfus büyüyünce kaleden dışarıya çıkılmış. Bu, ta Selçuklulara geçer, ondan sonra bizim dış sur diye tabir ettiğimiz işte şu andaki Yoğunburç’tan girip o eski Hattat Oteli’nin önünden çevrilir ta şeye kadar gelir, dış kale iç kale. Sasık İslam Mahallesi dış kalede kalıyor. Emir Sultan bunlar hep dış kalede kalıyor. İç kale 31 hanedir. Bugün nüfus kayıtlarında dahi amiyane tabirle bazan takılırlar, Kayseri’nin yerlisi misin, yerlisi değel misin? Nüfus cüzdanını ver bakıyım, cilt non ney senin? Hane non ney? Cilt nona bakalım.’’
Kayseri’nin yerlisi o zaman iç kalede kalıyor.
‘’İç kalede kalıyor ve bunlar 31 hane. Ondan sonra dış kaleye geçiliyor. Dış kalede Osmanlı Dönemi’nde Kapalıçarşı yapılıyor. Şunlar bunlar yapıldıktan sonra vs. Vezir Hanı yapılıyor ve hatta işte Kiçikapı Keçikapı aslı.’’
Küçük kapı anlamından mı geliyor yoksa keçi kapıdan mı?
‘’Af buyurun hayvanlarını otlatmak için Tontaraltı derler şimdiki Esenyurt’un baş tarafı, o taraflara hayvanlarını otlatmaya çıkarırlarmış o kapıdan. Hemen Sur Oteli’nin şurdaki yer de Sivas kapısı, Bürüngüz’ün orda bir kapı daha var. Orası da Demir kapı. Üç dört tane dış kapının kapıları var. Bunların işte belirli isimleri var. Sivas kapısı Hunat Cami’nin hemen karşı tarafı, bu Cıncıklı Cami’nin olduğu yer Sivas kapısı. Keçi kapı keçilerin, hayvanların çıktığı kapı. Demir kapı da Bürüngüz Camisi’nin ordan dışarıya çıkılıyor. Nüfus büyüyor, Sahabiye vs. öbür taraflara şehir genişliyor. Ama Kazancılar’ın geçmişinde dediğim gibi bu yangından sonra burasını meskenlikten çıkartıyorlar. Yangından sonra Sasık İslam Mahallesi’nde, Kapalıçarşı’da yanan yerler yine bazı yerler meskendi diyor amcam. Bazı yerler meskendi ama bazı yerler sonra işyerine çevrildi. Fırın yapıldı; tuhafiyeci, bakırcı, manifaturacı vs. ihtiyaca binaen dönüştü. Kasaplar vardı, kalaycılar vardı çünkü sanayi yok.’’
Bakırcılar da var tabi.
‘’Mutfak gereçlerinin yüzde sekseni bakır üzerine olduğu için bakırcı yani. Ondan sonra otel yapılmaya başladı. 1940’larda 1950’lerde oteller iki üç tane otel vardı diyor kazancıların içerisinde. Gazioğlu iş hanı eskiden hanmış. Bu taraftan Havuzlu Han öylesine han, cezaevi olarak da kullanılmış, kiliseymiş. İhtiyaca binaen günümüze göre değişmiş. Sarraflar Kayseri’de sarraf altun üzerine, kuyumculuk üzerine olan meslek. Türkiye’de genelde olduğu gibi Ermeni tebaanın elinde olduğu için Ermenilerin de çoğunluğu yüzde sekseni Talas’ta yaşıyorlar. Kuyumculuk sektörünün altun üzerine asıl yeri Kayseri’de Talas’tır. Gümüş üzerine bugünkü Vezir Han’ı, Pamuk Han’ı burda işlem yapılıyor. Savat, gümüş üzerine gidiliyor. 1915’ten sonra Talas’taki sarraflar, kuyumcular Müslüman tebaa çalışıyordur, onlar çarşıya intikal ediyorlar.’’
Şehir burda çünkü.
‘’Şehir burda. Burdan altuna ihtiyacı olursa Talas’a gidiyor. Talas eskiden Kayseri’nin çok popüler bir ilçesiymiş. Gayrimüslimler, zenginlerin hepsi orda, Ermeniler’in elinde Osmanlı Dönemi. En ağa baba yaşayanlar gayrimüslimler ve Talas’ta yaşıyorlar. Bugün Talas’taki evleri görün, öbür tarafta şimdi istimlak oldu, Kayseri’nin Osmanlı’da Müslüman tebaanın yaşamış olduğu evlerle kıyaslanamaz. İnsanların Talas’taki evler yolu bina, işçilikli, oymalı. Burda senin işte Gülük Mahallesi, Lale, Hasinli buralar Müslüman tebaanın evi. Kara taştan, yığma, yok, para yok ki yaptırsın adam iyi bir dört dörtlük bir ev.’’
Sonra ne oluyor?
‘’Neyse uzun lafın kısası buraya yavaş yavaş sarraflar da gelmeye başlıyor. Benim mesela çıraklık dönemimde 1978’lerde 80’lerde Kazancılar Çarşısı’nın içerisinde eczane vardı, manifatura vardı, köşede hırdavatçı vardı, birçoğu kalktı, bitirdi. Manifaturacılar çoktu, Tuhafiyeciler çoktu. Büyük mağazalar vardı konfeksiyon üzerine iş yapan. Sarraf sayısı çok azdı. Zamanla Talas’tan çarşıya gelmişler, burda yerleşilmiş, sarraflık başlamış, ondan sonra atölyecilik başlamış, gümüşten yavaş yavaş altuna dönülmüş. İstanbul’dan ustalar gelmiş veya işte burdan İstanbul’a gitmişler, sanat bellemişler, onları buraya getirmişler ve bugüne gelinmiş.’’
(9. bölümün sonu)