Murat SERİM

Kültürel İşgalin Baş Mimarı Hollywood

Murat SERİM

Yönetmen ve Senarist Mesut Uçakan’la sinema üzerine söyleşimize devam ediyoruz. 

Değerli hocam, bir konuşmanızda ‘’Toplumların topsuz tüfeksiz dünyayı nasıl şekillendirildiğini görmek için Hollywood'un yaptıklarına bakmak yeter. Bugün ne kadar da eleştirirsek hem ülkemizde hem dünyada büyük kitleler Amerikalı gibi yaşamaya özeniyor. Hadi kefereleri geçtik, halkı Müslüman olan ülkelerde bile bu böyle hatta daha fazlası. Artık Batılı gibi düşünüyor, Batılı gibi yaşıyor, Batılı gibi giyiniyor, Batılı gibi yiyip içiyoruz. Acı ama gerçek bu, zihnimiz işgal edildi, uyuşturulduk. Öyle alıştırıldık ki bunu bile yutuyoruz…’’ diyorsunuz. Bu anlamda sinemanın sadece bir eğlence vasfı olmadığını görüyoruz. Hocam, bu anlamda Hollywood'un toplumlara olan etkilerinden bahseder misiniz?

Ben, çoğu konuşmalarımda şunu söylüyorum: Siyaset kafadır, ticaret midedir. Kültür ve sanat ise gönüldür. Gönlü dönüştüremeyince toplumu dönüştüremezsiniz. Dolayısıyla sömürü düzeni, konvansiyonel silahlarla bir toplumun başına çöküp asıp kesmek değil artık. Bunu Rusya yıllarca Orta Asya’da yaptı. Sonra bu yükü kaldıramadı ve işgal ettiği özgürlüklerini iade etmek zorunda kaldı. Amerika ise sinsilikle yaptı sömürüyü. Bunda da başarılı oldu. Her şey sizin dedi halklara; ben size demokrasi getiriyorum, dedi. Ama filmleriyle, modasıyla, sosyal medyasıyla, sinemasıyla, daha pek çok argümanlarıyla ruhumuzu, beynimizi işgal etti. Büyük kitleleri köleleştirdi. Şu pantolonu giy, dedi, erkekler ona yöneldi; şu eteği giy, dedi kadınlar ona yöneldi. Modasıyla, endüstriyle, medyasıyla yapay bir çağdaşlık algısı oluşturdu. Her ne kadar bu Gazze olayından sonra artık Batı’nın diktiği bütün bu kulelerin ne kadar sahte olduğu, demokrasi söyleminin nasıl sömürünün bir parçası olduğu anlaşılmış olsa da karşı koymak kolay görünmüyor. Bugün koskoca İslâm âleminin yapılan akıl almaz vahşet karşısında sessiz kalışı, hazmedilir gibi değil.  Bu manzarayı gören gözler, sömürünün acı yıkımlarını gören gözler umulur ki bunda sinemanın rolünü de görürler. 

Bu noktada ilim ve teknoloji arasındaki bağlantıya bakmak gerekiyor, diyorsunuz.

Teknoloji geldiği yere, İsmet Özel'in tabiriyle kendi ahlâkı ile geliyor. Bizim gibi inanan kitleler için bu geliş bir tür çarpılma demektir. Bir tür ahlâksızlık. İçimizi boşaltıyor. Yeni yeni uyanıyoruz. İlme ve teknolojiye ne kadar sahip olabilirsek o kadar özgür olabileceğimizi hâlâ anlamayanlar var. Büyük kitle, ne yazık ki kendini Batılı yaşam biçimine göre şekillendirmiş durumda.  Şunu bir kere daha anlamamız gerekiyor. Bu şekillendirmede sinema çok önemli. Zihin işgalinde çok etkili. Hem duygu hem düşünce noktasında, bütün koordinatlarıyla kişiyi Batılı yaşam biçimine bağımlı hâle getiren sihirli bir güçle karşı karşıyayız. Kapitalist kafayla, tüketici hâle getiren bir yapıyla karşı karşıyayız. Batı bunu çok iyi biliyor. Onun için de sinemayı çok önemsiyor. Tabii Batı derken de öncelikle Amerika’ya odaklanmamız gerekiyor. Amerika’ya ya da Avrupa’ya, özellikle bu alana hakim olanların Siyonist olduklarını görmemiz gerekiyor. Bu çevrelerin Hollywood’a nasıl önem verdiğini görmemiz gerekiyor artık. Bunu örnekleyen güzel bir anekdot var Turgut Özal’ın yaşadığı.      

Nasıl bir anekdot hocam?

George Bush, Amerika’da, Turgut Özal’la tekstil kotalarını görüşürken bir istekte bulunuyor. Özal, Türkiye’ye uygulanan tekstil kotalarının kaldırılmasını isteyecek. Ama George Bush daha işin başında ‘’Görüşemeyiz Mr. Özal.’’ diyor. ‘’Neden?’’ diye sorunca da şu cevabı alıyor: ‘’Çünkü sizin ülkenizde 2 kanun çıkıyor. O kanunlar kaldırılırsa ancak görüşmemizin bir anlamı olabilir.’’ Özal şaşırıyor. Haberi yok bu kanundan. Nedir o kanunlar? İsmini hatırlayamıyorum, bir kültür bakanı vardı ülkücü kökenli. 2 maddelik bir kanun çıkartmaya çalışıyor, sinema sektörünü kurtarmak için. Çünkü Türk sineması diye bir şey kalmamış. Sinema, tamamen Amerikan filmlerinin işgali altında. Senede 10-15 yerli film çekiliyor, o kadar. Kanunlardan birisi, sinema salonlarını, ikincisi de senede %25 oranında yerli film oynamaya mecbur tutuyor sinema salonlarını. Ancak istenirse Türkçe altyazılı konabilir, diyor. Malum,  halkımız genelde alt yazıdan hiç hoşlanmaz. O ilgi biraz azalır diye düşünüyorlar. Ama o günün Amerikan Başkanı,  bu kanunları kaldıracaksınız diyor ve kaldırılıyor.

O Amerikan filmlerinin işgali döneminde sanırım 1980’li yıllarda yerli seyirci tamamen elimizden gitmişti yanlış bilmiyorsam. Sinema sektörü pornoya kaymıştı.

Doğru.  ‘’Civciv çıkacak, kuş çıkacak’’, ‘’Parçala Behçet’’ gibi utanç verici bir döneme girmişti Türk sineması.  Oysa bizim çocukluğumuzda bir plaj sahnesi bile aşırı müstehcen sayılırdı. 

Şimdi alıştırıldık.

Zaman geçti, sütyeni kaldırdılar. Zaman geçti güya arkadan çekerek affedersiniz külotu kaldırdılar. Sonra pornoya doğru yürüdü iş. Yani kısacası sinema ahlâksızlığın öncüsü oldu. Belli mahfiller bunu özellikle desteklediler. 

Hollywood, bir anlamda sadece film üretmiyor; aslında bir düşünce dünyasını baskılıyor, dayatıyor, diyorsunuz.

Amerika’nın derdi sen kazan, ben yiyim kardeşimden ibaret. Bu, başka cümlelerle de anlatılabilir. Bunun için en büyük kurumların arasında Hollywood geliyor. Dolayısıyla Hollywood'da çekilen pek çok film Pentagon kökenlidir. Sektöre hakim olan yapımcıların hemen hemen hepsi Yahudi’dir. Çoğu da Siyonist tabii. Oscar ödülüne katılan filmlerde ele alınan konuda veya çalışanların içinde LGBT’li biri yoksa yarışmaya bile sokmuyorlar. Bu ne demek? Bunu siyasal açıdan okursanız, sosyal açıdan okursanız ne demek? 

Hocam, Hollywood sinemasında Müslüman karakterlerin çoğu zaman ya terörist ya da zayıf figürler olarak sunulmasını düşünecek olursak Hollywood sinemasının küresel ölçekte nasıl bir algı oluşturmaya hizmet ettiğini söyleyebiliriz? 

Kendiniz söylüyorsunuz zaten. İzaha gerek yok. Adam makinayı tutuşturuyor Müslüman’ın eline. Öbürünü son derece masum gösteriyor. Ben bunu nasıl izah edeyim? Nesi anlatılacak? Bak bak, İslam'a karşı bir savaştır, bir sömürüdür diye söyleyeceğim bir cümle bile artık bana abes geliyor. 

4. bölümün sonu

 

Yazarın Diğer Yazıları