Murat SOYTÜRK

'İnsanın Anlam Arayışı'

Murat SOYTÜRK

“Istırabın kaynağında insanın hayatına anlam verememesi gerçeği yatar.”(Viktor E. Frankl) 

Viktor E. Frankl (1905-1997) Avusturyalı psikiyatr. Üçüncü Viyana okulunun ve logoterapinin kurucusu olan Frankl, varoluşçu terapinin de en önemli isimlerinden biridir. İkinci Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında yaşadıklarını kendi psikiyatrik öğretisi bağlamında geniş kitlelere sunduğu "İnsanın Anlam Arayışı" otuzun üzerinde yabancı dile çevrilmiş ve Frankl'ın Freud ve Adler'den sonra sahasının en dikkat çekici ismi olarak anılmasını sağlamıştır. 

Kitap, Gordon W. Allport tarafından yazılan bir önsöz ile başlamakta ardından yazar tarafından 1984 yılında 73. baskıya yazılmış önsözünün ardından üç ana bölümden oluşacak şekilde yazılmıştır. Bu üç ana bölümün ilkinde toplama kampı deneyimleri, ikincisinde genel ilkeleriyle logoterapi ve üçüncüsünde ise trajik bir iyimserlik tartışması adlı yazı bulunmaktadır. 

Frankl, insanın anlam arayışında kişinin yaşamda bir anlama ulaşmasının üç temel yolu olduğunu söylüyor. Bunlardan ilki bir eser yaratmak ya da bir iş yapmaktır. İkincisi bir şey yaşamak ya da bir insanla etkileşime girmektir ;başka bir deyişle sadece işte değil sevgi de anlam bulmaktır. Üçüncü ve en önemli yol olarak da değiştiremeyeceği bir kaderle yüz yüze gelen umutsuz bir durumun, çaresiz kurbanın bile kendini aşabileceğini ve kendini değiştirebileceğini böylelikle kişisel bir trajediyi zafere dönüştürebileceğini söylüyor. 

Logoterapi kavramına değinecek olursak; Yunancada "anlam" anlamına gelen logos ve terapi sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Logoterapi, yaşamın her koşulda, hatta en kötü koşullar altında bile potansiyel olarak var olduğunu varsayar. Frankl, kitabın ikinci bölümünde "Anlam İstemi, Varoluşsal Engelleme, Varoluşsal Boşluk, Yaşamın Anlamı, Acının Anlamı vb." birçok ilkeyle logoterapi kavramını açıklar. Bu bölümde Frankl, logoterapiyi nasıl geliştirdiğini, terapinin esaslarını, diğer terapi yöntemleri arasındaki farklılıklarını anlatıyor. 

Yazar Frankl, salgın hastalıklar, açlık, pislik içinde barınma, sürekli çalışma vb. zorlu yaşam koşullarından ne zaman kurtulacağını bilmeyen, gündelik yaşamın nasıl bir şey olduğunu unutan ve ne kadar süredir orada tutulduğunu dahi bilmeyen yani zaman kavramını yitiren insanlara "Neden intihar etmiyorsunuz?" sorusunu yönetmesiyle kitabın temellerini atmıştır diyebiliriz. 

Toplama kamplarında her kim fiziksel olarak güçsüz ve ağır koşullarda çalışamayacak bir durumdaysa onlar daha bu mücadelenin başından kaybedenlerdi, onlar gaz odalarında yakılarak vahşice öldürülenler, kadere boyun eğmek zorunda kalanlardı. İnsanın böyle bir yaşamda intihar girişimden vazgeçmesi yalnızca hayata bağlanacak bir amaçla mümkün kılınabilirdi. 

Nietzsche'nin "Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıla dayanabilir." sözü Frankl için bir nevi dayanak noktası olmuştur. 

Kitabın en can alıcı kısmı bana göre "Umut yitimi" ile ilgili kısımdı. Tutsaklar yaz aylarından itibaren noelde kurtulacaklarına dair sebepsiz bir umuda kapılırlar. Ortada bunu düşünmelerini gerektirecek hiçbir sebep olmamasına karşın bu durum onları hayata bağlar, tüm zorluklara yakın zamanda kurtulacakları düşüncesiyle katlanabilmelerini sağlar. Ancak noelin yaklaştığı günlerde ve hemen sonrasında ölümler normalin çok üstüne çıkar. Umutlarını yitiren tutsaklar birer birer ölmektedir. Bu durumu gözlemleyen Frankl, şu ifadelerle durumu özetliyor ;

"Bir insanın ruhsal durumuyla vücudunun bağışıklık durumu arasında ne kadar yakın bir ilişki olduğunu bilenler, umut ve cesaretin birden bire yitirilmesinin öldürücü bir etkisi olabileceğini anlayacaktır." 

Bana göre modern psikolojinin kurucularından Freud'un haz ve Adler'in üstünlük arayışı görüşlerine nazaran bu görüş çok daha manalı bir duruş sergilemektedir. Frankl, ekolünde nevrotik hastalıkların kökeninde insanın yaşamdaki anlamı yitirmesi esas sebep olarak görülmektedir. Bu sebeple logoterapide hastaya kendi yaşamında anlam bulması için yardım etmek amaçlanır. 

Frankl, bizlere Auschwitz  toplama kampından çıkarılacak bir ders olduğunu belirtiyor ve ekliyor;
" Bu nedenle uyanık olalım; iki anlamda uyanık olalım:
Auschwitz'den bu yana insanın ne yapabileceğini biliyoruz. 
Hiroşima'dan bu yana da neyin tehlikede olduğunu biliyoruz." 

İnsanlık tarihi aynı zamanda savaşların, işkencelerin, katliamların ve soykırımların tarihidir. 

Hz. Peygamberin boykot
yılları... 
Amerikalıların kızılderililere... 
Sırpların Bosnalılara(Srebrenitza)... 
ABD'nin Hiroşima ve Nagazakiye attığı bombalar... 
12 Eylül /Diyarbakır cezaevi... 
Ebu Gureyb işkenceleri... 
Halepçe katliamı... 
Hocalı katliamı... 
Doğu Türkistan soykırımı... 
İsrail'in Filistinlilere soykırımı... 

Her insanın anlam arayışı içinde bulunduğu şartların etkisiyle şekillenmektedir. Anlam arayışımızda dinlerin, felsefenin, kültürün önemli bir payı vardır. Önemli olan içinde bulunduğumuz âna mahkûm olmak değil, en zor şartlar altında da olsa ânı ve geleceği umut penceresinden tahayyül etmektir. 

İnanan mü'min kullar için asla umutsuzluk, anlamsızlık söz konusu değildir. Allah demek, anlam demektir. Bakınız Rabbimiz Kur'an-ı Kerîm’de hayatı daha anlamlı yaşayabilmenin yollarını ve yöntemlerini şu ayetlerle gözler önüne sermektedir. 
Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.(Zâriyât 56)

Hanginizin daha iyi iş yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. (Mülk 2)

De ki: “Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir.(En'am 162)
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!(Bakara 155)

Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi soylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstününüz en çok takva sahibi olanınızdır. Allah bilendir, (her şeyden) haberdar olandır.(Hucurat 13)

Semûd halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik. Ey halkım: “Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yoktur.” dedi. Sizi yer yüzünde meydana getiren ve sizi orayı imar etmekle görevli kılan O'dur. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin. Sonra O'na tevbe ile yönelin. Rabb'im, Çok Yakın'dır, İsteklere Cevap Veren'dir.(Hud 61)

Sözün özü, insanlığı içinde bulunduğu vahşet bataklığından kurtarmanın yolu, hayata özelde insana dair bakışını düzeltmekten, varolan yaşantısını daha anlamlı bir hayata taşımaktan geçmektedir.
Değil toplu katliamlar, soykırımlar, cinayetler, işkenceler, savaşlar, ölümler... bir insanın haksız yere zulüm görmesi asla kabul edilemez. 
Kim (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. (Maide Suresi 32)

Yorumlar 2
Süleyman Şimşek 26 Mayıs 2024 19:56

Eyvallah üstad müstefid oldum

Yazarın Diğer Yazıları