
Bir seri katil vakası
Mustafa BOSTANCI
Gözün aydın Türkiye’m, nur topu gibi bir seri katilin oldu.
Uzun süredir hasret kaldığımız bir deneyimi yeniden tecrübe etmenin haklı gururunu yaşıyoruz.
Oysa binlerce evladını teröre kurban vermiş bir milletiz. Yürek yangınını çok iyi biliriz.
Fakat bu durum başka. Seri katil bulduğumuz zaman kahramanlaştırmadan bırakmayız.
Amerikan filmlerinden tanıyoruz onları, doğrusu merak uyandıran tipler.
Son yaşadığımız seri katil vakası ise bu filmleri aratmayacak cinsten.
Zaten haberlere bakılırsa, çantasından çıkan bir notta; Olağan Şüpheliler, Rezervuar Köpekleri gibi popüler filmlerin isimleri varmış.
Evet artık O’nu tüm Türkiye tanıyor.
Atalay Filiz’den bahsediyorum.
ODTÜ mezunu olduğu söylentileri var.
Atalay İHL mezunu olsa olay nasıl yankılanırdı? sorusunu insan kendisine sormadan edemiyor.
Ne mezunu olursa olsun, “tek bir vaka tüm kitleyi temsil etmez” olgunluğuna artık erişmemiz gerekiyor.
Yakalandığında yapılan ilk açıklama bunu destekler şekildeydi: “Çok zeki bir delikanlı. Pişmanlık görüntüsü görmedim. Neşeli bir görüntüsü var” denildi. Herhalde oruç olunca açıklama biraz maksadını aşmış gibi görünüyor.
Kulağıma küpe olsun, normalde iki düşünüp bir söylemek, oruçken üç düşünüp bir söylemek gerekiyor.
Medyaya malzeme lazım, olayın tüm detayları verilmeye çalışırken, ister istemez Atalay kahramanlaştırılıyor.
Eğitimli: Aldığı biyoloji eğitimi ve gençlik yıllarında gittiği doğada yaşam kursları nedeniyle kurbağa ve çeşitli hayvanları, otları ve bitkileri yiyerek hayatta kalabilmiş.
Türkçe’nin yanı sıra, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca biliyormuş.
Favori kitabı Suç ve Ceza imiş.
Çalışkan: Gündüzleri garsonluk, geceleri de bekçilik yapmış ve günde 16-17 saat çalışarak para kazanmış.
Uyumlu: Yakalandığında hiç direnmeden teslim olmuş, neşeli bir hali varmış.
Eskiden, daha fazla izlenme kaygısıyla bu tür gelişmelere sansasyonel yaklaşan medyaya hep beraber kızar, acımasızca eleştirirdik.
Oysa şimdi medya biziz ve görünen o ki eleştirdiklerimizden pek farkımız yok.
Eğitimlerimin sonunu neşeli tamamlamak adına, dinleyicilere gösterdiğim görsellerden biri de “Zebaniyle selfie çekinen Türk” karikatürü.
Yaşananlar bu karikatürün ne kadar anlamlı olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Evet, Atalay Filiz’le selfie çekinmeyi ihmal etmeyen bir görevlinin görüntüleri medyaya yansıdı.
Gerçekten vahim bir durum. Açlıktan herhalde diyeceğim ama çok iyi niyetli mi yaklaşmış olurum bilmiyorum?
Rolleri değiştik, artık medyada içerikleri biz üretiyoruz fakat sorumluluk anlayışından fersah fersah uzaktayız.
Daha çok izlenme uğruna yapılanları eleştirirken, daha çok beğenilme uğruna seri katille dahi selfie çekinmeyi ihmal etmiyoruz.
“Nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz” derler hani,
buyurun bu da benim yaklaşımım: “siz nasılsanız medyanız da öyledir”