
Hazır cevap üstadı: Necip Fazıl
Mustafa BOSTANCI
Gayesiz geçirilen yılların üstüne bir çizgi çekip, dava adamlığına uzanan çileli bir hayatı seçen, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i vefatının 33. yılında rahmetle anıyoruz. Şahsım adına eserlerini daha çok okumaya ve daha çok anlamaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Üstadın şairliği dillere destandır. Sakarya’sı, Kaldırımlar’ı ve Beklenen’i ilk ezberlediğim ilk şiirler arasındadır. Şüphesiz şiirleri kadar İslam davasının yılmaz bir savunucusu olarak ortaya koyduğu yayınlar, yaptığı konferanslar ve yetiştirdiği öğrenciler en büyük eserleridir.
Üstad aynı zaman nüktedanlığı ve hazır cevap oluşu ile de tanınır.
Vapurla Karaköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp sormuş: "Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik?" Üstad okuduğu kitaptan başını kaldırmadan: "Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" cevabını vermiş.
***
Bir gün O’na sahilde rastlayan bir hayranı: “Üstad, senin bütün mücadelelerin güzel, hizmetlerin eşsiz ama şu ....... tarafın olmasa” diye tenkit eder. Bunun üzerine Üstad tebessüm ederek: “Şu boğaz'dan geçen lüks ve güzel gemiyi görüyor musun? Bak ne kadar lüks ve konforlu değil mi? İşte böylesine lüks geminin tuvaleti de vardır” der.
***
Bir gün Üstad bir üniversitede konferansa katılmış. Çıkıp her zamanki gibi Din ve Allah kavramı hakkında konuşmuş. Konuşması bittikten sonra, onunla karşıt görüşlü olan bir Profesör sorar: “Siz önceden çıkıp farklı şeyler söylerdiniz, şimdi ise o sözlerinize çelişen şeyler söylüyorsunuz, yazdığınız şiirler hala ezberimdedir, bu ne demek oluyor?” Üstad'ın cevabı herkese parmak ısırtacak kadar etkilidir: “Benim geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar.”
***
Üstad’ın içinde bulunduğu uçak, Yeşilköy Havaalanından kalktıktan kısa bir zaman sonra arızalanır
ve geri döner. Havaalanındakiler merakla, "Ne oldu, nasıl oldu?" diye sorarlar. Üstad’ın cevabı hem teslimiyetçi hem de hikmetlidir: "Ahirete kabul etmediler, geri döndük."
***
Mahkemede hakim Üstad’a: “Seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle değil mi?” Üstad sorar: “Hakim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?”
***
Üstad’ın hakimlerle çok fazla diyalogları olmuştur. Yine Üstad bir gün mahkeme heyetine kızarak “bu salondakilerin yarısı eşektir” der. Hakim hemen sözünü geri almasını ister. Bunun üzerine Üstad “bu salondakilerin yarısı eşek değildir” der. Bu kıvrak bir zekanın anlık tezahüründen başka bir şey değildir.
Müdafalarım adlı eserinde anlatıyor. Yıl 1939. Çankaya’nın kalemşoru Falih Rıfkı Atay, Caddebostan’daki villasına Üstad’ı yemeğe davet eder. Bir ara sofrada şöyle der: “Yahu Necip, senin tarzında, senin çapında bir adam, nasıl Müslüman olur?” Üstad’ın cevabı zehir zemberek: “Benim çapımı geç, insanın çapı yükseldikçe Müslümanlığa bağlanma ve
ondan başka hiçbir şeyi tanımama şansı artar.”
***
Üstad yenilgi ve mağlubiyeti kabul etmezdi. Bir gün bir tren istasyonunda onun sinirli sinirli gezdiğini gören bir hayranı (bazı rivayetlere göre onu sevmeyen biri) sorar: “Ne oldu Üstad, treni mi kaçırdınız?” Treni kaçırmak bir eksiklik, kabul edilemez bir yenilgidir. “Kovdum gitti” der.
***
Yine bir gün kendisine, bir dostu: “Üstad, dünyada iki büyük şair var” demiş. Üstad’ın tepkisi şu olmuş: “Öteki kim?”
***
Üstad’a sorarlar: “Üstad özel arabanız yok mu?” keskin zekâ küpünün verdiği cevap hikmet doludur: “Ona en son bineceğiz.”
Ve bir bahar gecesi, özel arabasına binmek üzere ruhunu Rahmeti Rahmana teslim eder.
Mekanın cennet olsun Üstad’ım..