Mustafa BOSTANCI

Sosyal medya ve kaybedilen mahremiyet

Mustafa BOSTANCI

 Diyanet İşleri Başkanlığı Cuma hutbelerinde ısrarla mahremiyet ve sosyal medya konusunun altını çiziyor ve bu konuyu gündemde tutuyor.

Geçtiğimiz haftalarda Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen “Mahremiyet Bağlamında Sosyal Medya ve Aile” forumunda bir bildiri sunma fırsatı buldum.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in açılış konuşmasında vurgu yaptığı konu gerçekten çok önemliydi. Zararı yayılabildiği ölçüde artan yalan, iftira, sahtekarlık, hakaret ve her türlü dedikodunun kısa sürede kitlelere ulaşabildiğini ifade ederek, aileyi bu taarruza karşı koruyabilecek hiçbir savunma gücümüzün olmadığına dikkat çekti. Sayın Görmez “Bir sosyal medya ilmihaline ihtiyacımız var” dedi.

İlk oturumun ilk konuşmacısı olarak sunduğum “Sosyal Medya ve Kaybedilen Mahremiyet” başlıklı sunumda benzer konulara değindim.

İletişim teknolojileri, 21.yy. başlarında kazandığı ivmeyle bireyin iletişim alışkanlıklarında köklü değişimler meydana getirmeye devam ediyor. İnternet erişim imkanlarının artması ve mobil iletişim teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan sosyal medya mecraları, özellikle gençler arasında popülerliğini her geçen gün artırırken, sunduğu fırsatlar kadar çeşitli riskleri de barındırıyor.

Kullanıcıların kendilerini görünür kılma, kimliklerini kamuya sunma alanına dönüşen sosyal medya mecraları, mahremiyet kavramını da derin bir dönüşüme tabi tutuyor ve ifşa boyutları düşünüldüğünde adeta mahremiyeti ortadan kaldırıyor.

Yakın zamanda kaybettiğimiz, kendisinden doktora eğitimimde dersler aldığım ve iletişim camiasının kıymetli hocası, hocam Prof. Dr. Mehmet Yüksel’in mahremiyet üzerine değerli çalışmaları var.

Mehmet hoca mahremiyeti kısaca, bir kimsenin kendi hayatını başkalarıyla ne ölçüde paylaşacağını belirleme hakkı olarak özetliyor. Söz konusu mahremiyet olduğunda, sosyal medya mecralarında bu ölçünün kaçırıldığı görülüyor.

Gönüllü ifşada kullanıcı daha çok kitleye ulaşmak, daha çok tanınmak ve hatta sosyal medya ünlüsü (fenomen) olmak arzusuyla gizlilik ayarlarını herkesin görebileceği şekilde yapılandırıyor ve mahremiyet gözetmeksizin paylaşımlarını sürdürmeye devam ediyor. Rıza dışı ifşada ise, kişi, bilgisi dahilinde olmadan bir fotoğrafta, etkinlikte ya da konumda etiketlenebiliyor, bir başkasının paylaşımına konu olabiliyor, kendisinin dahi görmediği bir fotoğraf paylaşımında yer alabiliyor.

Aileye ve aile fertlerinin kişisel mahrem hayatına dair fotoğraflar, bilgiler gönüllü ifşa veya gönülsüz ifşa yoluyla sosyal medyada dolaşıma giriyor.

Bakın sadece birkaç gönüllü ifşa örneği vermek istiyorum.

Siz hiç sokaktan geçen birilerini çağırarak “bakın yemeklerim güzel görünüyor mu? Neler yaptım neler..” diyor musunuz?

Peki ya “yeni perdelerimi gördünüz mü?” diyerek herkese perdelerinizi gösteriyor musunuz?

Yeni doğan çocuğunuzu çarşı pazar gezdirerek insanlara “bakın tıpkı annesi değil mi?” diyor musunuz?

Sosyal medya mecralarında bunlara benzer birçok mahremiyet ihlali yaşanıyor. Savunma mekanizmanız “biz bunları sadece arkadaşlarla paylaşıyoruz” şeklinde tepki verebilir. Kendimizi kandırmayalım, 2.000 arkadaşınızın kaçını tanıyorsunuz? Kaç tanesiyle merhabanız var? O paylaştığınız yemek sofrasında kaçı bulundu?

Sosyal medyanın ortadan kaldırdığı mahremiyetin korunması adına, sosyal medya okuryazarlığı eğitimlerinin yaygınlaştırılması, sosyal medyada gizlilik ve güvenlik yönetimi gibi eğitimler aracılığıyla bilinçlendirici çalışmalar yapılması faydalı olacaktır.

Bir nesli kaybetme lüksümüzün olmadığı bilinciyle, dijital dünyada nefes alıp veren gençlerin daha sağlıklı yetişmeleri için milli politikalar geliştirmemiz şart.

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları