Rasim ÖZDENÖREN

Büyük düşünmek

Rasim ÖZDENÖREN

Büyük düşünmek biraz da ütopyacı olmayı gerektirir.
 
İnsanlar acaba nasıl bir ülkede yaşamak ister? Dört baştan bir cenderenin baskısı altında yaşamak hoşlarına gider mi?
 
Ütopya hayal ufkumuzu sonsuzluğa açmada bir işlev yüklenir. Ne ki, onun ufka doğru genişleyen sınırlarını ideolojinin dar kalıpları arasına sıkıştırmaya kalkıştık mı, büyük düşünmek isteyenlere zindanın yolunu işaret etmiş oluruz.
 
Bu ülkede yaşayanlar, nerdeyse 200 yıla yakın bir zamandır ütopyanın değil, fakat ideolojinin ardına düştü.
 
Ütopya düşünmede olsun, hayal etmede olsun sınırsızlığın yolunu işaret ederken, ideoloji sınırları giderek daralan bir mekânı gösterir. Kafka'nın fare metaforunu aklımıza getirmek yeter sanırım. Şöyleydi:
 
"Öf!" dedi fare. "Dünya da günden güne daralıyor. İlkin bir genişti ki, korktum, koştum ileri, uzakta sağlı sollu duvarlar görür görmez dünyalar benim oldu. Ama bu uzun duvarlar da bir çabuk birbirlerine doğru ilerliyor ki, en son odadayım işte; orada köşede de kapan duruyor, gide gide kısılacağım kapana." Kedi: "Sen de öyleyse yönünü değiştir" dedi ve fareyi yedi." (Kısa Hayvan Masalı, Kamuran Şipal çevirisi, Bir Savaşın Tasviri, İstanbul. 1993, Cem Y.).
 
İdeoloji farenin içine düştüğü, köşesinde de kapan olan odaya çok benziyor.
 
Öyle bir odanın içine düşmüş olan insanın seçeneklerini tahayyül etmek zor değil. Odanın daralan duvarlarının arasında kalmayı beklemek seçeneklerden biridir. İkincisi, tamah ettiği kapana doğru ilerlemektir. Kapandaki peyniri kapmaya heves ettiği anda burnu kaçınılmaz olarak kapana sıkışacaktır. Ya üçüncü almaşık, o ne olabilir? O da, işte faremizin akıbetidir: dışardan kurtarıcı gibi görünen kediye av olmak...
 
Bir daha soruyorum şimdi. İnsan nasıl bir ülkede yaşamak ister, isteyebilir ya da istiyor? Sınırları ufka doğru genişleyen bir özgürlük ortamını mı tahayyül etmeli, yoksa almaşıklardan hiçbirinin özgürlüğü işaret etmediği, bilakis git gide daralan duvarlarıyla kapalı bir ideolojinin bunaltıcı odasını mı?
 
Anayasa tartışmalarının bir biçimde başladığı bir dönemde, bu ülkeyi cenderesi altında tutan ideolojileri gözden geçirmenin zamanı gelmiştir.
 
Aramızda hâlâ kendini değişmez hükümlerin cenderesinde sıkışmış görmek isteyenler bulunabilir. Bizim, onları kendi duvarlarının arasında sıkışmış görmeye gönlümüz razı olmasa da, ben illa böyle bir ortamda yaşamak istiyorum diyorsa elimizden onlara karşı olağanüstü bir şey gelmez. Onlar kendi daralan duvarları arasında yaşamayı tercih etsinler, ta ki bir kediye av oluncaya kadar...
 
Bizse, kendi özgürlüğümüzün hür ovalarında koşturmaya bakalım. Büyük düşünmeye talip olarak... 

Yazarın Diğer Yazıları