Recep UZUNOĞLU

Olacakla borç ödenmez!

Recep UZUNOĞLU

Bu mübarek ayda hepimizi kahreden ve art arda gelen şehadet haberleriyle maalesef yıkılıyoruz, başımız sağ olsun! Rabbim bizlere yeniden böyle acılar yaşatmasın, şehitlerimizin ailelerine ve ulu milletimize güç, kuvvet ve metanet versin.
 
İçinizi karartmak istemem ancak ülke olarak gerçekten zorlu dönemler yaşadık ve kısmen halen yaşadığımız söylenebilir. Gelen-geçen her olayın ardından, şirketler ve şahıslar ellerinden geldiğince kendi olağan seyrini korumaya zorladı. Sonucunda başaramayanlar da oldu, kendini kurtarabilenler de oldu. Tablolar ve grafikler, büyüme rakamları ve bir kısım istatistikler bize olumluyu işaret etse dahi halen tam olarak çözülemeyen ve daralma yolunda giden bir sıkıntımız var ve adı "nakit sıkıntısı"...
 
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki hepimiz aslında "çoktan harcadığımızı kazanmaya çalışıyoruz" ve çaresiz kalıyoruz çünkü yetmiyor. Yani yetiremiyoruz. Normalde yıllar öncesinden günümüze gelen alışveriş kültüründe insanoğlu elindekini takas etmek dahil, elinde olan ile hareket etmiştir. Zaten alışverişin yapısı yani tüzüğü budur. Fakat bugünlerde öyle bir noktaya geldik ki ağlanacak halimize gülüyoruz da haberimiz yok. Eski dönemlerde bir deyiş vardı artık unutuldu maalesef ‘tasarruf etmek, para biriktirmek’. Biz artık bu deyişleri ağzımıza alabilecek dönemlerde yaşamıyoruz maalesef. Şahıs ya da şirket fark etmeksizin herkes önce borçlanıp sonra onu ödemeye çalışıyor. Alıyoruz ancak karşılığı yok veremiyoruz. Yahu böyle bir şey mümkün mü? Geçici olarak tabi ki de pozisyon alarak böyle bir aksiyon yaşanabilir ancak bunu yaşam tarzı haline getirmek?! Bunun mantıkla açıklanacak bir tarafı var mıdır?
 
Zaman zaman şirket ve şahıs büyümek ya da bir şeyler sahibi olmak adına kredi veya benzeri kanallar aracılığı ile borçlanıyor. Hatta devlet eliyle ya da özel anlaşmalarla düşük faiz oranlarıyla faizsiz borçlanma gibi imkanlara sahip olunabiliyor. Benim burada yakındığım, tekrar ediyorum bunu yaşam tarzı haline getirmektir. Hayatın ve günlük yaşamın bizim arkamızdan koşması gerekirken, biz onların peşinde koşuyoruz. Ataların yine bir deyişi vardır, "Alacakla, borç ödenmez" diye. Alacağı geçtim artık "Olacakla borç ödüyoruz" ya da ödemeye çalışıyoruz. Henüz gelmeyen, olmayan, karşılığı bulunmayan paralarla "sefa" sürmeye çalışıyoruz. Sonucunda ağır bedeller ödemek yine bizlere kalıyor. Bugünlerde insanoğlu karşılıksız olarak komşusuna selam vermez hale gelmiş ancak karşılıksız paralar kullanmaktan kendini alıkoyamıyor. Mantıklı düşünüp izan ile hareket etmeli.
 
Dolar son 30 günde iki kere tepe noktasına gitmesine karşılık bu tarih itibariyle yüzde 0.33 değer kaybetti. Son bir haftada ise yüzde 1.34 değer kaybetti, bu ani değer kaybının öncelikli sebebi, ABD Tarım Dışı İstihdam verilerinin 185 binlik beklentinin ciddi farkla altında kalarak 138 bin yükselmesi sonucu oluştu. TL, Dolar'ı adeta kırdı ve 3.51 seviyelerine şimdilik sabitledi.
 
Euro son 30 günde yüzde 2.59 değer kazandı, son bir haftada ise yüzde 1 oranında değer kaybetti. Macron'un seçilmesi sonucu yönünü yukarı çeviren Euro, bu hafta en nihayetinde yeniden 3.96 seviyelerine geldi.
 
Altın TL/GR bazında son 30 günde yüzde 1.07 değer kazandı, son bir haftada ise yüzde 1.67 oranında değer kaybetti. Bu haftaki değer kaybının sebebi, Dolar ve Ons'un birlikte hafif bir değer kaybı trendine girmesi. 
 
Keyifli ve bereketli haftalar dilerim...
 
 

Yazarın Diğer Yazıları