Sadi ÖZMEN

Nesline sahip çıkmayan milletin batması haktır...

Sadi ÖZMEN

 " Din afyondur. " diyen aklı evvel zihniyetlerin sözde misyon ve dava sahibi ! takipçileri, dinsizlik üzerine yürüttüğü politikalarla zehirledi genç nesilleri.

Evvela televizyon kanallarında din ve din adamları ciddi bir dezenformasyona uğradı, kara cübbeli, hin bakışlı düzenbaz roller biçildi mihrabın değerlerine.
Sonra arabesk şarkıların beslediği isyankar bir nesil türedi, kaderine isyan eden, sözümona kendinden başka kimseye zararı olmayan, bütün hıncı kendi içinde yaşayan uyuşturulmuş bir gençlik ve heba edilen nice yıllar...
Doksanlar dediler, entel yaşam tarzı diye bir hayat türettiler.
Yerli ve yabancı pop müzik dinlemek modern olmaktı güya, gayrısı banaldi.
Geceleri klüplere gitmek, diskolarda caka satmak en entel olmanın adıydı.
Din konuşmak, namaz kılmak bir genç için ne ayıp ne ayıptı.
Takunyalı olup alay edilmek vardı,
Yada utanıp külli islâmi değerlerden, deve kuşu gibi başı kuma gömmek vardı.
Sonra altın gibi bir nesil geldi, yasakların yıldıramadığı, Okul kapılarında kariyeri, diplomayı ayaklarının altına alan. 
Başına örtü gönlüne hicâp, sadrına âr edip cilbâbını hiç bir zalime eyvallah etmeyen.
Gençler ki; iman davasını dert edinen, Camilerde, cemiyetlerde aziz islam sancağına hizmet eden...
Ve sonraları değişen zaman, adına moda denilen " kompleks menşeli özenti yaşam, " cicili bicili rengârenk kıyafetlerle arzı endâm eden garip bir nesil türetti...
Ehli farz, ehli âr nesiller, yerini
Ehli tarz, ehli nâr nesillere bıraktı, edep terki diyar edip, bî edep nesiller yerleşti toplumun sinesine.
Ebeynin büyük bir gururla ! Meydanlara saldığı saygı sevmez, edep bilmez, utanmaz hem arlanmaz nesiller bilinçli bir dejenerasyon faaliyetinin kurbanı oldu bugün...
Ve... utanarak hem üzülerek ifade etmek gerekir ki;
 hz. Peygamberin ifadesiyle " kâsiyâtün, âriyâtün " örtülü çıplaklar çıktı caddelere, sokaklara ve maalesef hiç bir dezenformasyon bu kadar yara açmadı bu denli ifsad etmedi neslimizi...
Çanakkalede, 15 yaşında iman davasına can verenler, analar, babalar, bacılar, gardaşlar hâsılı, milletin hem devletin özüne ruh verenler şehadetlerinin 101. yılında geçmişine bu kadar yabancı bir nesli görseydi ne derdi bizlere. 
" cânı cânanı bütün vârımı alsın da hüdâ "
diyerek, daha hayatlarının baharında şehadete koşan vatan ve iman fedailerinin,
hiç bir hedefi olmayan, acınası torunlarıyız.
Çanakkaleyi süslü laflar, sükseli programlarla anmak yerine, nesli Çanakkaleyi anlayacak, anlatacak fatih meşreb gençler yetiştirmek, bütün bu ahval ve şerâit içinde bile, yarınların bugünlerden daha iyi olması adına o gelecegi kuşanacak, gayret  ve şecâat erlerine şu meşhur dizelerle sesleniyorum.
" Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini,
Göster kabaran sular nasıl yıkar bendini,
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini
Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın,
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan 
Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan'dan
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın, 
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın... "

Yazarın Diğer Yazıları