
Ömür bahçesinin gülü solmadan...
Sadi ÖZMEN
Ne saatler dakikalara ne de haftalar günlere söz geçiremiyor, her şeyin yalan olduğu bir hayattan tek hakikâte doğru durdurulamaz bir hızla yol alırken, bilerek ya da bilmeyerek hoyratça harcıyoruz sayılı nefeslerimizi.
Aldanarak mal'ü emlâke, sığınıp sahte liderlere, makamımıza, şanımız ve şöhretimize, taparcasına bağlanıp hiç ölmeyecek gibi hovardaca harcıyoruz geçen her günü.
Hele de, bir emanet olarak takdir edilen nimetleri kendimizden bilip, ilahlık iddia edercesine güç vehmetmemiz yok mu aciz nefsimize, tüketiyor ve tükeniyoruz.
Fakat adımız gibi bildiğimiz, kendimizden bile gizlemeye çalıştığımız gerçekleri, alnımızın çatına vuracak dostlarımız bir bir uzaklaşmış etrafımızdan ve sahte dünyanın en geçer akçesi olan sahte dostlar, dalkavuk insanlar sarmış dört yanımızı.
Şehit MalcomX'in dediği gibi,
"Bize kalmayacak bir dünya için, bize kalacak günahlar biriktiriyoruz"
Sâhi, bu ne yaman çelişkidir, bu ne amansız ihanettir insanın kendisine ettiği.
Şimdi düşünmeli,
"nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz " buyuran Hz. peygamberin yürek titreten mesajını… Düşünmeli ve dümeni yanlışlara kilitlenmiş hayat sefinemizi istikamet rotasına çevirmeli.
"Hayat, öldükten sonra amel defterimizde ne yazdığına bakmaz, yaşarken onu nasıl doldurduğumuza bakar..."
Eyy bu şehrin,
Seçilmişleri,
Edebiyat-kültür sevicileri,
Yazarı-şuarâsı,
Sivil toplumu, siyâsi partileri,
Artık bırakın ar-ge çalışmalarınızı, yüksek bütçeli ruhsuz projelerinizi, konserlerinizi, tiyatrolarınızı ve dâhi mâleyâni ez cümle uyuşturan afyonları,
Ağzını açtığında, en yüksek perdeden şehrin kültür hayatından dem vuran demeçlerinizi...
Kubbede hoş sada bırakmak, hayırla dua ile anılmak sadaka-i câriye hükmünde amellerle gelecek altın nesli inşaa etmek üzere, şimdi gayret etmeyecekseniz ne zaman edeceksiniz...
Verilen bütün nimetlerin, makamların, şan ve şöhretlerin hiç bir fayda vermeyeceği gün gelmeden düşünmek gerekmez mi?
Dâva gönülde, akıl başta gerektir vesselam...
Not: Yazdıklarım hiç kimse için bir had bildirme hadsizliği değil, kendi âciz nefsime uyarıdır.