
Hoca, Allah Var mı?
Suat DAĞ
Dostlarım malumu olan eklem rahatsızlığım nedeniyle, gitmek durumunda kaldığım bir sağlık tesisinde, benim gibi müdavimi olan onlarca hasta vardı. O hastaların içinde, benim yazıyla iştigal ettiğimi bilen, dinle / inançla barışık olmadığını bildiğim, ateist bir öğretmen hanım da vardı.
Yine mutat üzerine o sağlık tesisine gittiğim bir gündü…
Sandalyede oturarak, fizik tedavi sıramı beklerken, kapıdan giren öğretmen hanımın gözüne ilk çarpan tanıdıklardan olmalıydım… Ve ya beni görür görmez kahrını, sitemini ve stresini boca edecek birini bulmuşların telaşesiyle, belki de hıncıyla bir gelişi, bir duyguyu göz yuvarlarındaki huzursuz bakışları, tedirgin bakışlarıma ihbar ediyordu sanki…
Darbeli bakışlarına dili de destek verircesine, çoklarının duyacağı bir gürültüyle:
-Hoca, Allah var mı? Diye sorarken, beni ateş menzilinde tutmak için, yakınımdaki boş sandalyeye de mevzileniyordu adeta…
-Olmaz mı hoca hanım! İlahiyatçılar, kelamcılar, pozitif bilim adamları ve filozoflar Yüce Allah’ın varlığına dair bir dolu deliller sunarlar. Kaldı ki düz düşünceyle biz de biliriz: Varlığımızı bir var eden vardır. Bunda şüpheniz mi var? Bu sözüm ve sorumla davet edeceğimi umduğum düşünce seansına, itibar etmek yerine, kadının kahır yüklü duygularını daha da tahrik ediyor, asi ruhuna, sorum daha bir isyanlar kuşatıyordu: Açık bir huzursuzluk bana sorular sıralamaya başlamıştı.
-Peki, Allah varda, Doğu’da o yurttaki özürlü, gariban çocuklara cani, zalim, sapık insanlar tecavüz ederken, O inandığınız Allah neredeydi?
( O yıllarda, doğuda, bir ildeki özürlü çocuklar yurdunda toplu tecavüzler yaşanmış, Türküye’ de büyük infiallere neden olmuştu.)
-Anlattığınız olayı televizyonlardan izledikçe, çok acı çekiyoruz… Biz de kahroluyoruz. Ama (Hâşâ!) Allah’ı suçlamak için haklı bir sebep teşkil etmez.
-Nedenmiş o? Sapıkları o yaratmadı mı? İstese o gariban çocukları, sapıkların tecavüzünden koruyamaz mıydı?
-Hoca hanım; Yüce Allah, insanlara akıl vermiş; bununla da kalmayıp, insan aklına rehberlik yapacak bilgi, kural ve kaideler vaaz etmiş… Yani insanlar arasındaki iyilik sürecinin de, hayatta, genel kaideler ve kurallar üzerinden sistemsize olmasını ve işler kılınmasını murat etmiştir. İbretler, hikmetler ve öğretiler mecmu olan Kuran’ı Kerim niye gönderilmiş?
-İyi de; Allah, o sapıkları, o anda taş kesip, maymuna çeviremez miydi?
-Sen Yüce Yardan’dan yarattıklarının hesabını soruyorsun… Elbette, istese, taş keser ve maymuna çevirebilir… Ama bu imtihan sırrını ortadan kaldırırcasına her dilediğimiz anda ve her dilediğimiz yerde olacak diye düşünmemek lazım… Sonra Allah çok yüce hoca hanım, O Sonsuz Kudretin karşısında ehemmiyetimiz yoktur. O’nun indinde önemimiz: İnancımız, ibadetimiz, istikametimiz, ihlâsımız ve aşkımız nispetindedir.
Kadın, kötü giden dünya durumlarına olan kahrını, eline geçirdiği inançlı bir insana boca etmek ister gibiydi… Bu nedenle sanki hamleli soruyordu:
- Niye önemimiz yok muş? Bizi yaratan O değil mi?
Güldüm.
Pencereden baktığımızda zaten önümüzde uzanan çift yönlü yolu, kadına göstererek:
-Hocam şu yolun öbür tarafında sizin acele bir işiniz olsa, fakat bu yolda karınca sürüsü yolu tamamen kaplamış olsa, karşıya geçmek için yolun karıncalardan temizlenmesini mi beklersin, ya değilse, binlerce karıncayı ezerek, yani karınca katliamı yaparak gider o işini görür müsün?
Böyle bir soruyu beklemeyenlerin ruh haliyle:
-Gider, yolun öbür tarafındaki işimi görürdüm, demesine,
-Yaptığınız karınca katliamından dolayı, insanların seni suçlamasına hak verir miydin? Diye sormama:
-Vermezdim. Dedi.
-Neden?
-Ben karıncaları özellikle ve kasten ezmedim. Benim yolumun üstüne çıkmışlardı…
- Yani karıncalardan kaynaklanan bir asayiş sorunu var…
-Evet öyle…
-Ama öyle de olsa bile, karıncalar kendi suçlarını bilmezlerde, karıncalardan sana çok kahredenler çıkar. Senin Yaratan’a yaptığın sitem gibi…
-Olabilir…
- O karıncaları sen yarata bilir misin?
-Hayır… Yaratamam…
- Peki, senin yaratmadığın ve hiçbir surette yaratamayacağın karıncaların senin yanında ehemmiyeti yok da ve yaptığın karıca katliamından dolayı hesap sorulmasını istemiyorsun da, Yüce Allah’ın yarattığı kullarının asayiş sorunlarından dolayı, sen Yüce Allah’tan nasıl hesap sorabiliyorsun? Kaldı ki, kullarım ilkel kalmasın diye medeniyet kuralları ve öğretileri sunmuşken… Suçluların dünya ve ahrette Yüce Allah’ın cezasını vereceğine dair inancımız tamdır. Unutmayalım ki, biz Yüce Allah’ın (C.C.) mülküyüz…
Kadının dalgalı duyguları biraz dinmişti. Bende fizik tedaviye gelen sıramla “müsaade” isteyip giderken, kadının isyankâr duygularından beynine köprü olmuşluğumun sevinci içindeydim.
Selam ve esenlik dileklerimle