
İki Hoca Efendiye Avam İtirazıdır
Suat DAĞ
Birisi İhsan Eliaçık Hocaya…
İkincisi ise Mustafa İslamoğlu Hoca'yadır...
Biz önce ikincisini konu edelim...
Mustafa İslamoğlu:
"Kim ki kadere inanırsa o Kuran'ı inkâr etmiştir."
İslamoğlu Hocam böyle yazdırmış; Hilal Tv'deki konuşması esnasında tırnak içine alınmış alt yazıda…
İrkildim! Temelleri hedef tahtasına koymaktır bu!
Ona göre, varlıkta iki kader yasasının cari olduğuydu. Biri mekanik kozmik kanunlar, diğeri de insan fiillerinin semeresi olan sebep ve sonuç ilişkisi içinde cari olan Muallak Kader….
Mustafa hocam derinlerin dalgıcıdır… Üç türlü kaderin olduğunu söyleyen ve üç kaderden birisi olan, " Müberra kaderin ise Yüce Allah'ın C.C. Tasarrufuyla, insan hayatında, vuku bulan kader olduğunu" belirten İkinci Bin Yılın Yenileyicisi olan, İmam- ı Rabbani Rah. Hazretlerinin, kader hakkındaki söylemlerinin ve iman anlayışının aksine nasıl böyle bir şey söyleyebilirdi, ilgiyle dinlediğim bir âlim?
(Yazıyı kısa tutabilmek için iman ve kader hakkındaki büyük imamların görüşlerinden alıntı yapmadan yazıyorum. Dileyen okurum, İmam-ı Rabbani Rah. Hazretlerinin Mektubat'ına ve diğer mezhep imamlarının, kader hakkındaki görüşlerine müracaat edebilirler. Okurlarımın erecekleri bu bilgilenme doğrultusunda mantık mukayesesi yapabilirler. )
Mustafa İslamoğlu Hocam, "İnsanların iyi kötü hayatta başına gelen her şey kendi fiillerinin eseridir; insanlar kendi ellerinin eseri olan ve başlarına gelen kötülüklerden dolayı Yüce Allah'a C.C. iftira etmesinler!"diyor. El hak doğru söylüyor. Bu kadarına katılıyorum… Fakat kaderin inkârına asla… Peki, hocam; bunun istisnası olarak Yüce Allah'ın hiç tasarrufu olamaz mı? Yani hayat dinamikte, bu dinamizmi kemale erdirmek isteyen Yüce Allah'ın C.C. kudreti haşa statik mi? Rab sıfatının, inayet ve terbiyeye matuf tasarrufları olamaz mı? Yani, sözlük itibariyle: Sahip, yönetici, terbiye edici ve nimet verici gibilerden manalara gelen, Rab Sıfatının insan ve toplum hayatına mevcut tabiat kanunlarının dışında Allah'ın C.C.tasarrufu olamaz mı? Bir İlah düşünün ki, Kâinatı yaratmış, birkaç çeşit çekim kanunlarıyla yıldız ve galaksilere denge yasaları koymuş… Sonrada tasarrufuna, haşa, tahdit koymuş öyle mi? Sayın hocam; biz şuna inanıyoruz ki: " İmanın Altı şartı ve İslamın Beş Şartı gibi temeller bina edilirken, sahih hadislere ve nakle dayalı olduğunu ve bu kriterlerin ekseninden sapmış yoruma dayalı inşa edilmediğini en iyi bilenlerdensiniz…
Eğer sizin dediğiniz gibi sırf "Mutlak Kader ve Muallak Kaderden" ibaret olsaydı yani hayattaki gelişmeler ve olaylar sırf insan fiilinin tabi sonuncu olsaydı dinamizmde belli sınırlarda kalır, insanın mahdut kabileyeti ve sınırlı zekasıyla kemal muhal olurdu. Yani Şok eden mucizeler, intibaha getiren ve derin düşündüren kerametler olmazdı. Siz en iyi bilenlerdensiniz, Yüce İslam'ın yirmi üç sene gibi kısa bir zamanda imparatorluğa ulaşmasının sırrında Yüce Allah'ın mucizevi olarak inayeti ve kutsal müdahalesinden dolayı değil midir? Bu İlahi Tasarruflar tasnifte kader olarak değerlendirilmez mi?
Mustafa İslamoğlu Hoca Efendiyle ihtilaflı olan Cübbeli Ahmet Hoca Efendiye yukardaki alıntıladığım yazıyı görünce daha çok hak verdim.
Hayretlerime mucip oluyor doğrusu, büyük bildiğimiz insanların acarlıkları…
İhsan Eliaçık Hoca Efendi gelecek yazımıza kaldı… İnşallah!
Selam sunar; esenlik dilerim.