Ünal TAYFUR

Ahir Ömrün Sessiz Tanıkları: Yaşlılar İçin Köyler Kurulmalı

Ünal TAYFUR

Yaşlılık, bir toplumun vicdan terazisidir. Bu terazi bozulduğunda, sadece yaşlılar değil, toplumun tüm değerleri de sarsılır. Bugün dünyanın birçok ülkesinde yaşlı bireyler için özel yaşam alanları kuruluyor. Avrupa’da, yaşlı bakım merkezleri yemyeşil vadilerde, oksijenin bol olduğu doğa içinde inşa ediliyor. Bu merkezlerde doktor, hemşire, market, banka gibi temel ihtiyaçların yanı sıra, farklı inanç gruplarına mensup bireylerin ibadetlerini yerine getirebilecekleri mekânlar da yer alıyor. Hristiyanların kilisesi, Müslümanların mescidi, Budistlerin tapınağı gibi yapılar, yaşlıların ruhsal ihtiyaçlarını da gözeten bir anlayışla planlanıyor. Bu merkezler, yaşlıların sadece fiziksel değil, sosyal ve manevi olarak da desteklendiği, küçük köyler gibi işleyen yaşam alanları haline gelmiş durumda.

Türkiye’de ise yaşlı bakım merkezleri henüz bu seviyeye ulaşabilmiş değil. Huzurevleri ya da yaşlı bakım merkezleri genellikle bir apartman dairesi, eski bir okul binası ya da şehir içinde bir yapı olarak hizmet veriyor. Doğayla iç içe, yaşlıların huzur bulabileceği özel köyler henüz kurulmuş değil. Bakanlığın bu konuda bazı çalışmalar yürüttüğünü duymak sevindirici. İnşallah önümüzdeki yıllarda Türkiye’de de yaşlılara ait köyler kurulur; insanlar ahir ömürlerinde hem doğayla hem de kendi inanç ve kültürleriyle barışık bir şekilde yaşama imkânı bulurlar.

Dünya genelinde yaşlı nüfus hızla artıyor. 2024 itibarıyla 65 yaş ve üzeri bireylerin sayısı 833 milyona ulaşmış durumda. Bu, dünya nüfusunun yaklaşık %10,2’sine tekabül ediyor. Türkiye’de ise yaşlı nüfus 9 milyon 112 bin kişiyle toplam nüfusun %10,6’sını oluşturuyor. Bu oranın 2080 yılında %33,4’e çıkması bekleniyor. Japonya gibi ülkelerde yaşlı nüfus oranı %36’yı aşmış durumda. İtalya’da %29,8, ABD’de %16,8, Rusya’da %15,6, Hindistan’da ise %7,5 civarında seyrediyor. Türkiye, yaşlı nüfus oranına göre dünya sıralamasında 75. sırada yer alıyor.

Bu artış, yaşlılıkla ilgili politikaların sadece sağlık değil, sosyal katılım, çevresel erişim ve yaşam kalitesiyle birlikte ele alınmasını zorunlu kılıyor. Dünya Sağlık Örgütü, yaşlı bireylerin toplum içinde aktif kalabilmesi için “yerinde yaşlanma” modelini öneriyor. Bu modele göre yaşlılar, alışkın oldukları çevrede yaşamaya devam ederken, sağlık ve sosyal hizmetler mobil destek sistemleriyle sunuluyor. Avrupa’da bu model, doğayla iç içe köyler kurularak hayata geçirilmiş durumda.

Türkiye gibi kültürel olarak yaşlıya hürmetin temel olduğu ülkelerde, yaşlılık sadece bir hizmet meselesi değil, toplumsal bir sadakat ve vefa sınavıdır. Geleneksel kültürümüzde yaşlılar, akıl danışılan, dua alınan, hürmet gösterilen varlıklardır. Ancak son yıllarda yaşlı bireylerin “yük” olarak görülmesi, toplumsal hafızada ve vicdanda ciddi bir erozyon yaratıyor. Geçmişine ve yaşlılarına sahip çıkmayan toplumlar, gelecekte kendilerine de sahip çıkamaz hale gelirler.

Yaşlılara yapılan muamele, bir toplumun vicdan pusulasıdır. Onları dışlayan, ihmal eden, yalnızlığa terk eden toplumlar, kendi geleceğini de karartır. Huzurevleri çözüm değil, vicdanın acil servisi olmalıdır. Türkiye’nin bu konuda kendi örf ve adetlerine, inanç sistemine ve toplumsal yapısına uygun, doğayla barışık, yaşlıya hürmet eden köyler kurması artık bir ihtiyaç değil, bir sorumluluktur.

---

Dipnotlar ve Kaynaklar

1. TÜİK Yaşlı Nüfus İstatistikleri, 2024  
2. Worldometer Global Age Demographics, 2024  
3. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) – Healthy Ageing Profiles  
4. Avrupa Yaşlı Bakım Köyleri Raporu – European Commission on Elderly Care  
5. Türkiye Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı – Yaşlı Hizmetleri Strateji Belgesi


 

Yazarın Diğer Yazıları