Ünal TAYFUR

Anadolu'nun Nefesi: Bahaettin Karakoç

Ünal TAYFUR

Kahramanmaraş’ın Ekinözü kasabasında, 5 Mart 1930 sabahı doğan bir çocuk, yıllar sonra Türk şiirinin gönül iklimine yön verecek bir şair olacaktı. Bahaettin Karakoç, Anadolu’nun sessiz ama derin akan ırmaklarından biriydi. Beş erkek, dört kız kardeşiyle büyüdü; ama o, ailesinin şiire meyilli, içe dönük ve kendine has çocuğuydu. Ne Ertuğrul gibi sertti, ne Abdurrahim gibi geceye yaslıydı. O, kendi yolunu açtı: gündüzün aydınlığında, serbest şiirin özgürlüğünde

İlköğrenimini köyünde tamamladıktan sonra Adana-Düziçi Köy Enstitüsü’nde okudu, Hasanoğlan’dan mezun oldu. Hayatını sağlık memuru olarak halkın hizmetine adadı. Kahramanmaraş Verem Savaş Dispanseri’ndeki son görevinden 1982’de emekli oldu ama şiirden hiç emekli olmadı. Çünkü onun için şiir, bir görev değil, bir gönül borcuydu.

1986’da Dolunay dergisini çıkardı. Ardından Dolunay Şiir Şölenleri’ni başlattı. Bu şölenler, Anadolu’nun şiirle buluştuğu, gönüllerin birbirine dokunduğu bir mecraya dönüştü. Aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “Yılın Şairi” seçildi. 1989’da Struga Uluslararası Şiir Akşamları Festivali’nde Türkiye’yi temsil etti. 1991’de “Beyaz Dilekçe” adlı şiiriyle Diyanet Vakfı’nın Münacaat Yarışması’nda birincilik kazandı.

Karakoç’un şiiri, biçimsel kalıplardan çok gönül kalıplarına yaslanırdı. Serbest şiiri benimsedi ama serbestliğin içinde bir iç disiplin vardı. Kelimeleri seçerken özenliydi; cümleleri kurarken içten. Şiirlerinde güçlü imajlar, özgün ifadeler ve derin bir iç ses vardı. Kibirden uzak, ama kendini özel hissettiren bir duruşla yazdı. Hayatı boyunca heyecanını hiç kaybetmedi. Hep yeni bir şeyin peşindeydi; hep gönülden bir şeyin

Bahaettin Karakoç’un birçok şiiri bestelenerek dillerde dolaştı. Ama asıl besteyi o gönüllerde yaptı. Şiirleri, Anadolu’nun sesiyle, halkın nefesiyle buluştu. Onun dizeleri, sadece okunmaz; hissedilir, yaşanırdı.

16 Ekim 2018’de Kahramanmaraş’ta vefat ettiğinde, ardında sadece şiirler değil, bir gönül mirası bıraktı. Bugün hâlâ Dolunay’ın altında onun dizeleri yankılanıyor. Bahaettin Karakoç, nevi şahsına münhasır bir şairdi. Şiir onun için sadece bir sanat değil, bir yaşam biçimiydi. Hayatın içinden gelen, halkın dilini konuşan ama aynı zamanda gönül dilini kuran bir şairdi.

---

Yazarın Diğer Yazıları