Ünal TAYFUR

Bektaş Yaylası'nda Tarifsiz Hasret

Ünal TAYFUR


Hayati Vasfi Taşyürek’in dizeleriyle Karadeniz’de bir iç yolculuk

Giresun’un Bektaş Yaylası’na vardığımda, sisin içinden gelen bir ses gibi yankılandı içimde şu dize:  
“Kimine gurbetmiş dağların ardı / Ölseydi mahşere çaresi vardı…”¹

Bu yolculuk, yalnızca Karadeniz’in yeşiline değil, içimdeki eski yaralara da açılan bir kapıydı. Hayati Vasfi Taşyürek’in “Tarifsiz Hasret” şiiri, bu seyahatin ruhunu taşıyordu. Yaylanın rüzgârı, onun dizeleri gibi hem serinletici hem de iç sızlatıcıydı.

Yaylada yürürken, geçmişin izleriyle bugünün sessizliği arasında bir köprü kurdum. Her çoban kulübesi, her yaşlı çınar, her sisli patika bana bir şey fısıldıyordu: unutulmuşluk, vefa, gençliğin heder oluşu…  
> “Bağrımda ki sancı nasıl bir olay / Yari ele gelin gitmeyen bilmez”¹

Bu dizeyi düşündüm, yayladaki bir yaşlı kadının gözlerinde. Belki bir evlat, belki bir sevda, belki bir memleket… Karadeniz’in insanı, Hayati Vasfi’nin şiirinde yankılanan o tarifsiz hasreti yaşıyor hâlâ. Yayla, yalnızca doğa değil; bir vicdan, bir hafıza, bir iç hesaplaşma.

Millet Bahçesi’ne indiğimde, betonun arasında sıkışmış birkaç çiçek gördüm. O çiçekler, bana şairin şu sözünü hatırlattı:  
> “Teselli kalmadı melalim için / Varsa örnek verin ahvalim için”¹

Teselli arayan bir toplumun izlerini gördüm orada. Şiir, yalnızca bireysel bir acı değil; toplumsal bir melal. Hayati Vasfi, halkın diliyle konuşan bir şairdi. Onun dizeleri, Karadeniz’in taşında, suyunda, insanında hâlâ yaşıyor.

Bu gezi, bir seyahatten fazlasıydı. Şiirle yürümek, geçmişle bugünü, bireysel acıyla toplumsal hafızayı birleştirmekti. “Tarifsiz Hasret”, bu yolculuğun hem haritası hem de pusulası oldu. Bektaş Yaylası’nda bulduğum şey, bir manzara değil; bir iç ses, bir gönül yankısıydı.

Hayati Vasfi Taşyürek: Şiirle Direnen Bir Halk Adamı

Hayati Vasfi Taşyürek (1931–1990), Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Tanır kasabasında doğdu². Resmi bir eğitim almadan kendi kendini yetiştirdi. Hayatı boyunca halkın içinde kaldı; iki dönem belediye başkanlığı yaptı, yerel bir gazete çıkardı, şiirlerini hece ölçüsüyle yazdı³.

Şiirlerinde “Vasfi” mahlasını kullandı; bu mahlası ona ustası M. Ferahi Sağ verdi⁴. Eserlerinde aşk, vefa, gurbet, memleket sevgisi ve ahlaki değerler ön plandadır. “Kalbimdeki Arzu” (1951), “Dile Gelen Anadolu” (1973), “Ülkü Tomurcukları” (1976), “Nazar” (1992) gibi kitapları, Anadolu’nun sesiyle yazılmış şiirlerdir³.

Hayatının son yıllarında Ankara’da jeton satarak geçimini sağlamaya çalışması, onun şiirlerindeki “melal”in gerçek hayattaki karşılığıdır². Bu yüzden onun şiirleri, yalnızca okunmaz; hissedilir, yaşanır.

Hayati Vasfi’nin şiiri, bir halkın vicdanıdır. “Tarifsiz Hasret” ise bu vicdanın en dokunaklı sesidir. Onun dizeleriyle Karadeniz’de yürümek, yalnızca bir edebi deneyim değil; bir iç yolculuktur. Bu yazı, hem bir yayla seyahati hem de bir gönül tanıklığıdır.

---

Dipnotlar
1. Hayati Vasfi Taşyürek, “Tarifsiz Hasret” şiiri.  
2. Yaşam Öyküsü – Hayati Vasfi Taşyürek  
3. Vikipedi – Hayati Vasfi Taşyürek  
4. TEİS – Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü

---

Yazarın Diğer Yazıları