
Cami Adabı ve Teknolojik Etkiler
Ünal TAYFUR
Cami Adabı ve Teknolojik Etkiler: Manevi Mekânlarda Sessizliğin Hakkı
Camiler, İslam medeniyetinde yalnızca ibadet edilen yapılar değil; aynı zamanda huzurun, tefekkürün ve toplumsal birlikteliğin mekânlarıdır. Bu mekânlar, bireyin Rabb’iyle baş başa kaldığı, dünyevi telaşlardan sıyrıldığı özel alanlardır. Ancak son yıllarda teknolojinin kontrolsüzce cami ortamına taşınması, bu manevi iklimi zedelemekte; cemaatin ortak ibadet deneyimini sekteye uğratmaktadır.
Cep telefonlarının cami içindeki varlığı, sadece bireysel huzuru değil, cemaatin ortak huşu hâlini de bozmaktadır. Namaz esnasında çalan zil sesleri, hutbe sırasında ekranlara dalan bakışlar, caminin sessizliğini ve saygınlığını gölgelemektedir. İmamların her vakit namaz öncesi yaptığı “telefonlarınızı kapatınız” uyarısı, artık bir alışkanlık hâline gelmiş olsa da, bu uyarının arkasındaki manevi gerekçeler yeterince anlatılmadığında etkisini yitirmektedir.
Bazı cami görevlileriyle yapılan görüşmelerde, sinyal kesici (cemır) cihazlarının kullanılmamasının gerekçesi olarak Avrupa Birliği mevzuatı gösterilmektedir. Ancak AB’nin elektromanyetik alanlarla ilgili düzenlemeleri, cami gibi ibadet alanlarında cemır cihazı kullanımını doğrudan yasaklayan bir hüküm içermemektedir. Bu noktada, yerel idarelerin ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cami özelinde daha net ve koruyucu bir tutum alması gerekmektedir.
Gençlerin camide telefonla meşgul olması, hutbeye kulak vermemesi ve namazın ruhuna uzak kalması, bireysel bir eksiklikten öte, toplumsal bir bilinç sorunudur. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Teknoloji Bağımlılığı ve Sosyal Medya Ahlakı” başlıklı hutbesinde de belirtildiği üzere, teknolojinin bilinçsiz kullanımı bireyin akıl, zaman ve inanç değerlerine zarar verebilir. Nureddin Yıldız’ın fetvasında ise camide telefonun çalmasının “saygısızlık” olduğu, zil seslerinin müzik türü olmaması gerektiği ve cami ortamında telefonla meşgul olmanın görgüsüzlük sayıldığı vurgulanmaktadır.
Bu bağlamda, cami adabının yeniden hatırlatılması ve gençlerin bu mekânla ruhsal bağ kurabilmesi için bazı adımlar atılmalıdır. Cuma hutbelerinde bu konuya özel yer ayrılması, imamların sadece teknik uyarılarla değil, manevi gerekçelerle bilinçlendirme yapması, cami içi görsel uyarıların sessizlik ve huzur temalı afişlerle desteklenmesi, gençlere yönelik sohbet ve seminerlerin düzenlenmesi bu adımlar arasında sayılabilir.
Camiler, teknolojinin değil, tefekkürün ve huzurun mekânı olmalıdır. Gençlerin camiyle bağ kurabilmesi için sadece fiziksel değil, ruhsal bir yönlendirmeye ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, cemır cihazlarının kullanımı, cami adabının yeniden hatırlatılması ve teknolojinin bilinçli kullanımı üzerine toplumsal bir seferberlik başlatılmalıdır.
---
Dipnotlar:
1. Avrupa Birliği Tıbbi Cihaz Tüzüğü (AB 2017/745)
2. TİTCK Tıbbi Cihaz Yönetmelikleri ve AB uyum süreci
3. Postmodern dönemde cami işlevi üzerine akademik analiz
4. Nureddin Yıldız, “Telefonun Müslümanca Kullanımı” fetvası
5. Diyanet İşleri Başkanlığı, “Teknoloji Bağımlılığı ve Sosyal Medya Ahlakı” hutbesi
---