Ünal TAYFUR

Deryaya Düşen Damla: Bekir Balaban

Ünal TAYFUR

Anadolu’nun taşına, toprağına, insanına dokunan bir şiir varsa, o Bekir Balaban’ın kaleminden çıkmıştır. “Yare Söyleme” gibi eserleriyle halkın gönlünde yer edinen Balaban, sadece bir şair değil; Anadolu’nun vicdan atlasını yerinde okuyan bir irfan yolcusudur. Türkiye’nin neredeyse tamamını gezmiş, yurtdışında birçok ülkeyi görmüş, her şehirde bir gönül izi bırakmıştır. Onun şiiri, masa başı değil; meydan görmüş, çarşıda esnafla, köyde yaşlıyla, okulda öğrenciyle konuşmuş bir şiirdir.

Balaban’ın “Erciyes” şiiri, sadece bir dağ değil; bir kültürün yükünü sırtlamış halk ruhunun sesidir. Kayseri’nin taşına, Erciyes’in karına, Anadolu’nun vicdanına temas eden bu şiir, Balaban’ın gezginliğiyle topladığı hikâyelerin bir özeti gibidir. Şiirlerinde halkın diliyle konuşur, ama halkın derinliğiyle düşünür.

 “Seher yeli bizim ele gidersen / Nazlı yâre küstüğümü söyleme / Ne hallara düştüğümü sorarsa / Bağrıma taş bastığımı söyleme”  
 — Bekir Balaban, “Yare Söyleme”

Abdurrahim Karakoç ise, halk şiirinin modern vicdanıdır. Elbistan’dan yükselen sesi, “Mihriban”la aşkı, “İsyanlı Sükût”la adaletsizliği, “Hasan’a Mektuplar”la halkın derdini dile getirmiştir. Onun şiirinde hem hiciv hem hüzün vardır; hem dava hem dua. Karakoç’un “Anadolu Sevgisi” şiirindeki şu dizeler, Balaban’ın şiirsel yolculuğuna da ışık tutar:

 “Her haftası bayram, her günü düğün, / Hele yaylalara çıkılsın da gör.”  
 — Abdurrahim Karakoç, “Anadolu Sevgisi”

İki şairin dostluğu da şiirle mühürlenmiştir. Karakoç’un Balaban’a ithaf ettiği “Karşılama” şiirinden şu dörtlük, bu bağın hem fikri hem duygusal derinliğini yansıtır:

 “Fikir gölü derinleşir girdikçe / Dostluk gülü gümrah açar derdikçe / Sıhhat, zaman, mekân verdikçe / Cevapsız bırakmam, söz Balaban’ım.”  
 — Abdurrahim Karakoç, “Karşılama”

Ancak Balaban’ın şiirini asıl derinleştiren, onun yaşanmışlığıdır. Kafasına koyduğu bir işi yaparken sonunu düşünmeyen, bedeli ne olursa olsun memleket için göze alan bir karakterdir. Darbe dönemlerinde yaşadığı sıkıntılar, onun bu gözü kara vatan sevdasının bir yansımasıdır. Memleket sevdasını sadece kelimelerde değil, gözyaşında da taşımıştır. Mehmet Gönen’in aktardığı kıssa, Balaban’ın iç dünyasını ve memleket kaygısını en yalın haliyle ortaya koyar:

> “Bir gün yine bir araya geldiğimizde bana dedi ki: ‘Mehmet kardeş, gel şöyle bir tenha yere gidelim de şu anki vatanın, memleketin sıkıntıları beni çok yordu. Bir köşede biraz ağlayıp rahatlayalım.’”

İşte Bekir Balaban’ın şiiri; ağlayan bir halkın, susan bir vicdanın, direnen bir yüreğin sesidir. Deryaya düşen bir damladan dalga dalga yayılan bir Anadolu çığlığıdır.

-

Yazarın Diğer Yazıları