Dinler Arası Etkileşim ve Kimlik Sorunu
Ünal TAYFUR
Yeryüzünde birçok din ve bu dinlerin mensupları bulunmaktadır. Her birey, bağlı olduğu inancın gereklerini yerine getirmeye çalışır. Kimi zaman başka bir dine ihtiyaç duyarsa o dine geçer, ihtiyaç duymazsa kendi inancını eksiksiz yaşamaya gayret eder.
Bu çeşitlilik, insanlık tarihinin en temel gerçeklerinden biridi
Bugün dünyada en çok mensubu bulunan dinler İslam ve Hristiyanlıktır. Bu iki dinin birbirinden birçok alanda etkilendiği ve etkileşim içinde olduğu görülmektedir. Hristiyanların İslami inanç sisteminden, Müslümanların ise Hristiyanların inanç sisteminden işlerine gelen kısımları hayatlarına kattıkları gözlemlenmektedir. Ancak bu durum, her iki dinin mensuplarının kendi inançlarından çıkmadığı, fakat bazı unsurları pragmatik şekilde kullandıkları gerçeğini ortaya koymaktadı
Bu tür etkileşimler, zamanla olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Dinlerin en temel esaslarından biri, mensuplarının kılık kıyafet, davranış ve düşünce tarzlarını belirlemesidir. Oysa günümüzde Hristiyan ve Müslümanların, hatta başka dinlerin mensuplarının, bu alanlarda birbirine benzemeye başladığı görülmektedir. Halbuki her dinin kendi inanç sisteminde yasaklar ve serbestlikler vardır. Bu emir ve yasaklar, mensupların davranışlarını şekillendirmelidir.
Örneğin bir Müslüman:
İçki içemez,
Yalan söyleyemez,
Kul hakkı yiyemez,
Komşusuna kötülük düşünemez,
İnsanları öldüremez.
Bu yasaklar, İslam’ın temel ahlaki ilkelerindendir. Ancak başka dinlerde bu tür yasakların hafife alındığı, hatta içki, kumar gibi davranışların normalleştirildiği görülmektedir. Bu nedenle küçük ayrıntılar bile çok kıymetlidir ve dikkatle korunmalıdır.
Günümüzde Hristiyanlara ait bir gelenek olan Noel, birçok dinin mensupları tarafından taklit edilmektedir. Oysa her dinin mensubu, kendi inancına uygun şekilde yaşamalıdır. Müslümansa Müslüman gibi, Hristiyansa Hristiyan gibi davranmalıdır. Aksi takdirde milletler birbirlerinin kültürleri arasında eridikçe kimliksiz ve kişiliksiz bir topluluk ortaya çıkar.
Dinler arası etkileşim kaçınılmazdır. Ancak bu etkileşim, kimliksizleşmeye değil, karşılıklı saygıya ve özgünlüğün korunmasına hizmet etmelidir. Her dinin mensubu, kendi inanç sistemine bağlı kalarak yaşamalı, başka kültürlerden yalnızca evrensel değerleri almalı, fakat kimliğini kaybetmemelidir.