
Dr. Ahmet Tevfik Ozan'ın Gönül, Tarih ve Hakk'a Yolculuğu
Ünal TAYFUR
“Duvar Yaptım Aynalardan, Renkleri Hapsedemedim…”
Duvar yaptım aynalardan
Renkleri hapsedemedim
Biri Gönül, biri Ölüm
Biriyle baş edemedim
— Dr. Ahmet Tevfik Ozan
1953 yılında Elazığ’ın kültür ve tarih kokan beldesi Harput’ta doğan Dr. Ahmet Tevfik Ozan, ömrünü sadece bir meslekle değil, bir dava ile geçirmiş; yazan, düşünen, hisseden ve hissiyatı sözle mayalayan bir gönül adamı olmuştur[^1].
Doktorluğu meslekten çok bir hizmet, şiiri ise ruhun dili olarak görmüş; hem hastaları tedavi etmiş, hem de gönülleri onaran kelimeler yazmıştır. Anadolu irfanının ete kemiğe bürünmüş hâli olan bu değerli şahsiyet, yaşadığı coğrafyanın hem fiziki yaralarını sarmış hem de manevi damarlarına can üflemiştir.
Bir dönem Kırşehir Cezaevi'nde bulunduğu yıllarda, gözlerini ufka dikip Erciyes Dağı’na bakan bu adam, o dağa sadece bir dağ olarak bakmamıştır. Ona göre Erciyes, Allah’a yakınlığın, metanetin, sabrın ve yüksekliğin sembolüdür. Bu manevî bakış açısıyla kaleme aldığı şiirler, zindanda değil, zirvede yazılmışçasına ulvîdir. Her dizesi, kaderin yükünü taşıyan ama ruhun aydınlığını kaybetmeyen bir yürüyüş gibidir.
Dr. Ozan’ın şiirlerinde göze çarpan en dikkat çekici özelliklerden biri, insanın iç çatışmalarını sade ama vurucu imgelerle anlatmasıdır. Aşağıdaki dörtlük, onun iç dünyasının ne kadar zengin, düşünce âleminin ne kadar derin olduğunu açıkça ortaya koyar:
Duvar yaptım aynalardan
Renkleri hapsedemedim
Biri Gönül, biri Ölüm
Biriyle baş edemedim
Bu mısralarda “ayna” hem vicdanı hem de geçmişi temsil eder. Renkler, hayattaki çeşitliliği ve güzellikleri simgelerken; gönül, ölüm ve mücadele üçlüsü hayatın kaçınılmaz yüzleşmelerini temsil eder. Ozan’ın şiiri, yalnızca okunmaz; insanı kendi iç dünyasında bir yolculuğa çıkarır[2].
Dr. Ahmet Tevfik Ozan yalnızca bugünün değil, geçmişin de sesi olmayı başarmış ender fikir ve duygu adamlarındandır. Yavuz Sultan Selim’e duyduğu derin hayranlık, onun tarih şuuru ve devlet geleneğine duyduğu vefayla iç içedir. Aşağıdaki dörtlük, bu bağlılığın şiirsel bir ifadesidir:
Al beyaz bayrağın battığı yerden
Derviş sultanların yattığı yerden
Rabbim rahmetini gönder ne olursun
Yavuz’un okunu attığı yerden
Bu mısralarda hem tarihî bir dua, hem de içli bir yakarış gizlidir. “Al beyaz bayrak” ecdadın temizliğini ve sancaktarlığını; “derviş sultanlar” ise Osmanlı’nın manevî önderlerini simgeler. Ozan burada, geçmişle rabıtasını bir dua makamında seslendirmektedir[3].
Dr. Ahmet Tevfik Ozan’ın doktorluğu sadece bir tedavi aracı değil; bir merhamet dili idi. Onun muayenehanesi, bir hastane değil; adeta bir hikmet meclisiydi. Şiirleriyle gönül tedavisi, sohbetiyle ruh terbiyesi, duruşuyla örnek insan olmayı başarmış bir şahsiyet olarak, yaşadığı çevrede unutulmaz izler bırakmıştır.
Ömrünün her döneminde milletine, tarihine, dinine ve diline sadakatle bağlı kalan bu münevver insan, Malatya’da ve Anadolu’nun birçok köşesinde bilgi ve hikmeti yaymayı görev bilmiştir.
Onun vefatı, sadece bir insanın ölümü değil; bir gönül devrinin kapanmasıydı. Ancak şairin de dediği gibi:
“Duvar yaptım aynalardan / Renkleri hapsedemedim…”
Ne kadar duvar örülse de, renkleriyle gönlümüzde yaşamaya devam eden bir adam o… Dr. Ahmet Tevfik Ozan, kalemiyle diriliği, fikriyle sürekliliği ve gönlüyle huzuru temsil eden bir Anadolu bilgesiydi.
“Rabbim rahmetini gönder ne olursun / Yavuz’un okunu attığı yerden…”
Diyerek biz de duamızı, onun duasına katıyor;
Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.
Dipnotlar
[1]: Dr. Ahmet Tevfik Ozan, 1953 yılında Elazığ’ın Harput beldesinde doğmuş; eğitim ve hizmet hayatını Elazığ ve çevresinde sürdürmüştür.
[2]: Bahsedilen dörtlük, Ozan’ın en çok bilinen şiirlerinden biridir. Sembolizm ve ruhsal çözümleme açısından dikkat çekicidir.
[3]: “Yavuz’un okunu attığı yer” ifadesi, hem sembolik hem de tarihî bir göndermedir. Osmanlı’nın manevî ve askerî kudretine işaret eder...