Ünal TAYFUR

Edebi Kaybetmek, Sadece Mekânı Değil Manayı da Kirletmektir

Ünal TAYFUR

Camiler, İslam medeniyetinde yalnızca ibadet edilen yapılar değil; aynı zamanda edep, huşû ve toplumsal birlikteliğin mekânlarıdır. Ancak son yıllarda, cami adabına uymayan davranışların sıradanlaşması, bu kutsal mekânların ruhunu zedelemektedir. Özellikle gençler arasında camiye şortla gelmek, cep telefonuyla meşgul olmak, hutbeye kulak vermemek gibi davranışlar, hem İslam’ın edep ölçüsüne hem de kültürel değerlerimize aykırıdır.

Bu yozlaşma, sadece cami özelinde değil; sokaklardan okullara, aile yapısından medya diline kadar geniş bir alanda kendini göstermektedir. Oysa cami, sadece namaz kılınan bir yer değil; aynı zamanda bir terbiye ve tefekkür mektebidir.

Şadırvanda Unutulan Terlik

Kayseri’nin eski mahallelerinden birinde, yaşlı bir amca her sabah aynı saatte camiye gelir, şadırvanda abdest alır, terliklerini düzenli bir şekilde bırakırdı. Bir gün genç bir delikanlı, sahilde giydiği şortla camiye geldi, şadırvanda terlikleri gelişi güzel bıraktı. Yaşlı amca, gencin yanına yaklaştı, sert bir söz söylemeden sadece şöyle dedi:  
“Evladım, burası Rabbimizin misafirhanesi. Terliğini nasıl bıraktığın, kalbini nasıl taşıdığını gösterir.”  
Genç, o gün sessizce camiden çıktı. Ertesi sabah, uzun pantolonuyla, terliğini düzgünce bırakarak geri döndü.

Bu küçük sahne, cami adabının sadece şekil değil, bir ruh meselesi olduğunu gösteriyor.

İslam’da Edep ve Mekân Bilinci

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:  
“Ey Âdemoğulları! Her mescide girdiğinizde ziynetinizi (güzel elbisenizi) giyin.”[^1]  
Bu ayet, camiye gelişte dış görünüşün bile bir edep ölçüsü olduğunu açıkça ortaya koyar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise şöyle buyurmuştur:  
“Bir kimse evinde güzelce temizlenir ve farz namazını kılmak üzere mescide giderse, adımlarından biri günahlarını siler, diğeri derecesini yükseltir.”[^2]

Camiler, bu yönüyle sadece ibadet değil; aynı zamanda bir iç disiplin ve toplumsal saygı mekânıdır. Sessizlik, huşû, temiz giyim ve dikkatli davranışlar, cami adabının temel taşlarıdır.

Kültürel Yozlaşmanın İzleri

Son yıllarda “medeni cesaret” adı altında gençlere dayatılan bazı anlayışlar, onları fütursuzca davranmaya yönlendirmektedir. Aileler, bu gidişata sessiz kalmakta; gençler ise yaptıklarının doğru olduğuna inanarak devam etmektedir. Bu sadece cami için geçerli değil; sokaklarımızda da benzer bir yozlaşma yaşanmaktadır.

Aliya İzzetbegoviç’in şu sözü bu durumu özetler:  
“Müslümanlar bugün batılı medyanın sarsıntısı altında. Bu da önemli bir kimlik krizini beraberinde getiriyor.”[^3]

Çözüm Önerileri

- Cami Görevlileri İçin Eğitim: Gençlere hitap eden bir dil ve üslup geliştirilmelidir.  
- Görsel Uyarılar: Camilerde sessizlik ve huşû temalı afişlerle bilinçlendirme yapılmalıdır.  
- Gençlik Sohbetleri: “Geç Kalma Genç Gel” temasıyla gençlere özel seminerler düzenlenmelidir.  
- Aile ve Okul İşbirliği: Gençlerin camiyle ruhsal bağ kurabilmesi için aile ve okul koordinasyonu sağlanmalıdır.  
- Yerel Yönetim Desteği: Mahalle camilerinde gençlere yönelik kültürel ve manevi etkinlikler artırılmalıdır.

Camilerimiz, sadece namaz kılınan yerler değil; aynı zamanda edep ve terbiye mektebidir. Bu mektebin ruhunu korumak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Sessizlik, saygı ve sadelik; cami adabının temelidir. Bu değerleri yaşatmak, sadece geçmişe değil, geleceğe de sahip çıkmaktır.

---

Dipnotlar

[^1]: Kur’an-ı Kerim, A’râf Suresi, 7/31  
[^2]: Buhârî, Ezan, 36  
[^3]: Aliya İzzetbegoviç, Doğu ve Batı Arasında İslam, İnsan Yayınları, 2010

---

Yazarın Diğer Yazıları