
Gökbayrak Rüzgarsız Kaldı
Ünal TAYFUR
Doğu Türkistan’da Sessizliğe Mahkûm Edilen Bir Milletin Çığlığı
“Göğü bayraksız olanın yeli zehir esiptir.”
— Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Doğu Türkistan’da göğe asılı bir bayrak var: Gökbayrak. Mavi zemin üzerinde ay ve yıldız, bir milletin hem inancını hem kimliğini temsil ediyor. Ancak bugün bu bayrak rüzgarsız kaldı. Çünkü onu dalgalandıracak vicdanlar sustu, ses verecek devletler körleşti, umut olacak insanlık unuttu.
1949 yılında Doğu Türkistan’da yaklaşık .10 milyon.Uygur Türkü yaşıyordu. Aynı yıl Çinli (Han) nüfus yalnızca 291.000 civarındaydı. Bölgenin demografik yapısı Türk-İslam kültürünün hâkimiyetindeydi. Ancak Çin’in 1950’lerden itibaren uyguladığı göç ve asimilasyon politikalarıyla bu tablo hızla değişti. 1982’de Uygur nüfusu 5.955.900’e ulaşırken, Çli nüfus 5.286.500’e yükseldi. 2020 yılına gelindiğinde ise Uygur nüfusu 11.624.300, Çinli nüfus ise 10.920.100 oldu. Bu artış oranları, Uygur Türklerinin %95, Çinlilerin ise %106 oranında arttığını gösteriyor. Son 10 yılda Çinli nüfus %24,86 oranında artarken, Uygur nüfusu yalnızca %16,2 oranında büyüyebildi. Bu fark, demografik baskının ve kültürel erozyonun ne denli sistematik olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu değişim yalnızca rakamlarda değil, hayatın her alanında hissediliyor. Çin Komünist Partisi’nin Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygur Türklerine yönelik uygulamaları, uluslararası hukukta “insanlığa karşı suç” olarak tanımlanıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2021 tarihli raporuna göre, bölgede kitlesel gözaltılar, işkenceler ve kültürel yok etme politikaları uygulanıyor. Aileler parçalanıyor, çocuklar zorla Çinli ailelere veriliyor, ibadet yasaklanıyor, camiler işkence mekânına dönüştürülüyor. Kadınlar cinsel şiddete maruz kalıyor, doğumlar engelleniyor, yaşlılar ölüme terk ediliyor. Çin, bu uygulamaları “mesleki eğitim” olarak tanımlayarak dünyayı aldatmaya çalışıyor.
2025 yılında Türkiye’de görülen bir davada, Çin zulmünden kaçan iki Uygur Türkü’nün Pekin’e iadesine karar verildi. Gerekçe: “Zulme maruz kalacaklarına dair somut maddi delil yok.” Bu karar, hem vicdanları hem uluslararası sözleşmeleri yaraladı. Çünkü Birleşmiş Milletler’in 2022’de yayımladığı bildiride, Çin’in Uygurlara yönelik işkence, aşağılayıcı muamele ve cinsel şiddet uyguladığı açıkça belirtilmişti. Mahkemenin bu kararı, zulmü inkâr değil, ona ortak olmaktır. Hukukun körleştiği yerde adalet değil, zulüm hüküm sürer.
Doğu Türkistan halkı, boyun eğmeyen asil bir duruşla zulme karşı direniyor. Şehit oluyor, yok ediliyor ama teslim olmuyor. Gökbayrak, sadece bir bayrak değil; bir milletin onuru, direnişi ve duasıdır. Bugün bu bayrak rüzgarsız kaldı. Çünkü onu dalgalandıracak yürekler suskun. Oysa bu millet, boyun eğmeyen asil bir duruşla zulme karşı dimdik duruyor. Şehit ediliyor, yok ediliyor ama teslim olmuyor. Bu yazı bir çağrıdır: vicdan sahiplerine, kalem tutanlara, dua edenlere, tarihi ve insanlığı unutmayanlara. Gökbayrak rüzgarını bekliyor. O rüzgar, onurlu ve şahsiyetli insanların sesiyle yükselecek. Çünkü zulme karşı susmak, zulmün bir parçası olmaktır. Ve biz, göğü bayraksız bırakmayacak kadar Türk, rüzgarı zehir esmeyecek kadar Müslümanız.
---
Dipnotlar ve Kaynaklar:
Çin Ulusal İstatistik Bürosu verileri, 1949–2020 arası demografik değişim.
Human Rights Watch, “Break Their Lineage, Break Their Roots: China’s Crimes Against Humanity Targeting Uyghurs”, 2021.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Raporu, “Assessment of Human Rights Concerns in Xinjiang Uyghur Autonomous Region”, 2022.
---