Ünal TAYFUR

Gözümüzün Önünde Çürüyen Gençlik

Ünal TAYFUR

Talas’ta bugün Türk dünyasının 14 ülkesinden 48 şair ve yazarın katılımıyla düzenlenen şiir gecesi, kültürel birlikteliğin ve edebi mirasın güzel bir örneğiydi.

Program özenle hazırlanmıştı; sahnede şiir vardı, anlam vardı, kardeşlik vardı. Ancak salonun büyüklüğüne rağmen katılım oldukça düşüktü. Yaklaşık 200 kişi vardı; bunların çoğu etkinliğe doğrudan katılan şair ve yazarların çevresinden ya da davetliydi. Geriye kalan yüz kişi ise, beş üniversitesi olan, eğitim, edebiyat ve ilahiyat fakülteleriyle övünen bir şehirde, kültürle gönül bağı kurmuş insanlardan ibaretti. Oysa bu gece, Türk kültürünün tanıtımıydı, şiirin, ortak hafızanın gecesiydi. Ama şehir, bu sesi duymadı.

Programdan sonra caddeye çıktım. Mekân isimleri ağırlıklı olarak İngilizceydi; bazı yerlerde Almanca ve bir iki noktada Fransızca tabelalar da göze çarpıyordu. 

“Abes” bir şekilde, bu toprakların ruhuyla ilgisi olmayan isimlerdi bunlar. Kimliksizliğin tabelaya yansıyan haliydi adeta. Üniversite gençliği sokaklardaydı ama ne şiirle ne hikâyeyle ne romanla ilgililerdi. 

Otobüs durağında bekleyen bir gence sordum: “Şiirle, edebiyatla aran nasıl?” Cevabı kısa ve kesindi: “Benim edebiyatla işim olmaz.” Bu cümle, sadece bir bireyin tercihi değil; bir neslin yönlendirilmiş, köklerinden koparılmış halinin özeti. 

TÜİK’in 2021 verilerine göre, gençlerin yalnızca %5,6’sı kültürel etkinliklere düzenli olarak katılıyor. Kitap okuma oranı ise %30’un altında. Üniversite gençliğinin büyük çoğunluğu boş zamanlarını sosyal medyada geçiriyor; kültürel faaliyetlere katılım, özellikle edebiyat temelli etkinliklerde yok denecek kadar az. Gençlerin %60’ından fazlası yılda bir kitap bile okumuyor. Bu tablo, sadece bireysel ilgisizlikle açıklanamaz. 

Bu, sistemli bir kültürel ihmalin, yönsüzlüğün ve yozlaşmanın sonucudur. Bugün sokaklarda gördüğümüz gençlik, ne yazık ki madde bağımlılığı, şehvet düşkünlüğü, görgüsüzlük ve edepsizlikle anılır hale geldi. Kim kiminle, neden, ne için bir arada belli değil. Bu gençliği bu hale getirenler, bir gün mutlaka hesap verecek. 

Eğer bu ülkeye bir Kürşat gelirse, bir Taptuk Emre çıkarsa, önce bu sokaklara bakacak. Çünkü milletin geleceği, salonlarda değil, sokaklarda şekilleniyor. Ve eğer bu gençliği kaybedersek, sadece bir nesli değil, bir medeniyeti de yitiririz. Allah sorar. Vallahi sorar.

-

Yazarın Diğer Yazıları