Ünal TAYFUR

Hicv'in Dünü Bugünü: Edep Ölçüsünde Bir Vicdan Sanatı

Ünal TAYFUR

Hiciv, edebiyatın en keskin ama aynı zamanda en zarif silahıdır. Bir toplumun aksayan yönlerini, bireyin kibirli duruşunu ya da iktidarın hoyratlığını iğneleyici bir dille eleştiren bu tür, tarih boyunca hem korkulan hem de saygı duyulan bir ifade biçimi olmuştur. Ancak hicvin kıymeti, yalnızca söylenen sözde değil; o sözün taşıdığı edep, vicdan ve toplumsal sorumlulukta gizlidir.

17. yüzyıl Osmanlı şairi Nef’î, hicvin zirvesinde yer alan bir isimdir. “Sihâm-ı Kazâ” adlı eserinde, dönemin sadrazamlarından müftülere, şairlerden sanatkârlara kadar birçok kişiyi hicvetmiştir. Ancak onun hicivleri, sadece hakaret değil; zekâ, ironi ve edebi kudretle örülmüş birer metindir. Örneğin, kendisine “kâfir” diyen müftüye verdiği cevapta hem dini hem de ahlaki bir hesaplaşma vardır:

> “Müftü efendi bize kâfir demiş  
> Tutalım ben O'na diyem müselman  
> Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere  
> İkimiz de çıkarız orda yalan”

Bu beyitte Nef’î, hem hicveder hem de mahşer günü vicdan terazisine işaret eder. Hicvin edep ölçüsünde nasıl bir vicdan muhasebesine dönüştüğünün en çarpıcı örneklerinden biridir.


Ziya Paşa, Şair Eşref ve Tevfik Fikret gibi isimler, hicvi sosyal eleştiriyle harmanlamışlardır. Ziya Paşa’nın “Zafername” adlı eseri, Ali Paşa’yı hicvederken aynı zamanda Tanzimat’ın yozlaşmış bürokrasisini de hedef alır. Tevfik Fikret ise “Han-ı Yağma” şiirinde dönemin iktidarını şu sözlerle hicveder:

> “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin  
> Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”

Bu hiciv, halkın sırtından beslenen iktidar sahiplerine karşı bir vicdan çığlığıdır.


Neyzen Tevfik, hicvi hem bireysel hem de toplumsal bir başkaldırı olarak kullanmıştır. Ancak günümüzde hiciv, çoğu zaman hedefi belirsiz, edep ölçüsünden uzak, sadece alay ve hakaret içeren bir forma bürünmüştür. Sosyal medyada “mizah” adı altında yapılan birçok paylaşım, hicvin asli görevinden sapmasına neden olmaktadır. Hiciv artık bir “aydınlatma” değil, çoğu zaman bir “linç” aracına dönüşmüştür.

Hiciv, yalnızca bir edebi tür değil; aynı zamanda bir vicdan sanatıdır. Edep ölçüsünde yapılan hiciv, toplumu uyandırır, bireyi sarsar, iktidarı sorgulatır. Ama hedefi olmayan, sadece aşağılayan hiciv; ne edebidir ne de ahlakidir. Nef’î’den Neyzen’e, Ziya Paşa’dan Tevfik Fikret’e kadar uzanan bu çizgi, bize hicvin bir “vicdan zinciri” olduğunu hatırlatır.

---

 Dipnotlar ve Kaynaklar  
Nef’î’nin hayatı ve hiciv örnekleri – Vikipedi  
Tevfik Fikret’in “Han-ı Yağma” şiiri – ListeList  
Hicvin günümüzdeki yozlaşması – Edebiyat ve Sanat Akademisi

---

Yazarın Diğer Yazıları