
Hissin Kadar Hissen Olur
Ünal TAYFUR
Her insan bakar ama çok azı görür. Görmek, gözle değil gönülle olur. Duymak, kulakla değil vicdanla gerçekleşir. Hissetmek ise bu ikisinin ötesinde bir varoluş biçimidir. Hissetmek, çevremizdeki olayları, insanları ve duyguları yalnızca fark etmek değil; onları içselleştirmek, anlamaya çalışmak ve nihayetinde bir sorumluluk üstlenmektir.
Ortaokul yıllarında okuduğum “Bakmak ve Görmek” başlıklı bir Türkçe metni hâlâ unutamıyorum. Herkes bakıyor ama çok azı gerçekten görebiliyor. İşte tam da görmenin adı hissetmektir. Hissetmek, çevremizdeki olup bitenleri canımızda, özümüzde, zihnimizde duymaktır. Karşımızdakinin ne yaşadığını, nasıl bir durumdan geçtiğini anlamaya çalışmaktır. Bu, insan olmanın en temel hâlidir.
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur:
> “Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Kim zerre kadar şer işlerse onu da görür.” (Zilzal, 99/7-8)
Bu ayet, hissettiğimiz o küçük şeylerin bile hissemize yazıldığını gösterir. Bir tebessüm, bir selam, bir yardım eli... Bunların hepsi, hissedilen bir acıya verilen cevaptır ve insanın hissesi olur. Hissetmek, sadece duygusal bir tepki değil, ahlaki bir yükümlülüktür.
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurur:
> “Müminler birbirlerini sevmede, merhamet etmede ve şefkat göstermede bir vücut gibidir. O vücudun bir organı rahatsız olursa, diğer organlar da uykusuzluk ve ateş ile ona iştirak eder.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
Bu hadis, hisseden bir toplumun nasıl bir dayanışma içinde olması gerektiğini anlatır. Hisseden insan, yalnızca kendi acısını değil, başkasının acısını da kendi acısı bilir. Bu, insanca ve Müslümanca bir duruştur.
Hissetmek, yaşananları iyilik penceresinden değerlendirmektir. Bir olayın ardındaki hikmeti görmek, bir insanın davranışındaki çaresizliği fark etmek, bir toplumsal sorunun içindeki sessiz çığlığı duymaktır. Kur’an’da şöyle buyrulur:
> “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle arasında düşmanlık olan kişi sanki sıcak bir dost oluverir.” (Fussilet, 41/34)
İnsan, kendindeki güzel hasletleri başkalarının hayatına dokundurarak yaşamalıdır. Yardım etmek, kolaylaştırmak, anlamak ve paylaşmak... Bunlar, hisseden insanın hisselerine yazılan güzelliklerdir. Hissetmek, sadece bir duygu değil, bir yaşam biçimidir. Ve bu yaşam biçimi, insanı Rabbine yakınlaştırır.
Sonuç olarak; hissin kadar hissedar olursun. Gönlün kadar görür, vicdanın kadar duyarsın. Ve ne kadar hissedersen, o kadar insansın.