Ünal TAYFUR

Kamu Kaynaklarının Sessiz Tükenişi

Ünal TAYFUR

Türkiye’de kamu istihdamı son yıllarda hızla arttı. 2024 yılı Mart sonu itibarıyla kamuda toplam 5 milyon 238 bin 424 personel görev yapıyor. Bu rakam, 2000’li yılların başında 3 milyon civarında seyreden kamu çalışanı sayısının yaklaşık %75 oranında arttığını gösteriyor. Ancak bu artış, hizmet kalitesine ve verimliliğe aynı oranda yansımıyor.  

Bugün kamu kurumlarında, özellikle uzman, müfettiş, mühendis gibi nitelikli kadrolarda görev yapan binlerce personelin aktif görev verilmeden bekletildiği biliniyor. Yaş haddini bekleyen, görev tanımı dışında tutulan, sadece maaş almakla yetinen bir kitle oluştu. Bu durum, hem kamu kaynaklarının etkin kullanılmaması hem de mesleki birikimin heba edilmesi anlamına geliyor.

Daha da çarpıcı olan ise, hizmetin yoğun olduğu yerlerde personel eksikliği yaşanırken, merkez teşkilatlarında yığılmaların olmasıdır. Tapu ve Nüfus Müdürlükleri gibi vatandaşla doğrudan temas hâlinde olan kurumlarda personel sıkıntısı çekilirken, bakanlık merkezlerinde aynı unvana sahip memurların iş yükü düşük kalabiliyor. Bu dengesizlik, kamu hizmetinin adil ve etkin sunumunu engelliyor.

Kurumlar arası iş yükü dağılımı, sadece teknik bir planlama meselesi değil, aynı zamanda kamu yönetiminin adalet anlayışının da göstergesidir. Bir yerde vatandaş saatlerce sıra beklerken, başka bir yerde aynı kadroda çalışan bir memurun gün boyu işsiz kalması, sistemin yeniden düşünülmesi gerektiğini gösteriyor.

Bu noktada sendikaların atama süreçleri üzerindeki etkisi de göz ardı edilemez. Bazı sendikaların, üyelerini daha rahat pozisyonlara yönlendirme çabası, liyakat ilkesini zedeleyebiliyor. Atamalar, hizmet ihtiyacına göre değil, sendikal yönlendirmelere göre şekillendiğinde, kamu hizmeti bir adalet aracı olmaktan çıkıp bir ayrıcalık sistemine dönüşüyor.

Türkiye’de kamu çalışanlarının toplam istihdam içindeki oranı yaklaşık %16’dır. Bu oran, Avrupa ülkelerinde genellikle %20 seviyesinde, Baltık ülkelerinde ise %30’un üzerindedir. ABD ve Japonya gibi ülkelerde ise %10’a kadar düşmektedir. Yani Türkiye’de kamu çalışanı sayısı, nüfusa oranla çok yüksek değil. Ancak sorun, sayıdan ziyade işlevsizlikte.

Kamu hizmeti, sadece istihdam yaratmakla değil, hizmet üretmekle anlam kazanır. Bu nedenle, atıl kadroların yeniden yapılandırılması, aktif görev verilmesi ya da onurlu bir emeklilik süreciyle sistem dışına çıkarılması gerekmektedir. Aksi halde kamu hizmeti bir bekleme salonuna dönüşür; üretmeyen ama tüketen bir yapı hâkim olur.

Bu konuda yapılması gerekenler açıktır:

- Tecrübeli personelin birikiminden faydalanacak proje bazlı görevler tanımlanmalı.  
- Kadrolarda aktif görev almayan personel için emeklilik teşvikleri sunulmalı.  
- Kamu kurumlarında iş yükü analizleri yapılarak personel dengesi sağlanmalı.  
- Sendikal yönlendirmelerin atama süreçlerindeki etkisi denetim altına alınmalı.  
- Genç personelin deneyim kazanması için mentorluk sistemleri kurulmalı.  

Kamu hizmeti bir sorumluluk alanıdır. Bu sorumluluğun gereği, hem çalışanı hem vatandaşı gözeten bir sistem kurmaktır. Sessiz kalan kadrolar, sessizce kaybedilen yıllardır. Bu kaybı durdurmak, yönetenlerin asli görevidir.

---

Dipnotlar ve Kaynaklar:

1. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2024 Mart verileri: Yeni Şafak  
2. OECD Kamu İstihdam Verileri, 2023: OECD Data  
3. Türkiye Kamu-Sen 2023 Kamu Personel Raporu  
4. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2023 Faaliyet Raporu  

---

Yazarın Diğer Yazıları