Ünal TAYFUR

Kep ve Cübbe Sorumsuzluğu

Ünal TAYFUR

Mezuniyet törenleri, bir eğitim sürecinin tamamlanmasının ötesinde, bir kimlik beyanıdır. Gençlerimizin bu törenlerde giydiği kep ve cübbe ise, ne yazık ki bizim tarihimizden, kültürümüzden, inanç sistemimizden ve geleneklerimizden iz taşımamaktadır. Aksine, bu kıyafetler ilk bakışta bile Batı’ya ait bir dini geleneği, özellikle Hristiyan papaz kıyafetlerini çağrıştırmakta; bu durum sadece estetik bir tercih değil, aynı zamanda kültürel bir yönelim, hatta bir yabancılaşma biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır.

12. ve 13. yüzyılda Avrupa’da kurulan ilk üniversitelerde öğrenciler, eğitimlerine başlamadan önce kilisenin emirlerine uyacaklarına dair yemin eder, papazlara özgü cübbeler giyerlerdi. Bu giysiler, dini bir disiplinin ve Batı’nın kurumsal eğitim anlayışının sembolüydü. Zamanla bu kıyafetler, akademik giysi olarak evrilip mezuniyet törenlerinin vazgeçilmezi haline geldi. Bugün İngiltere ve Amerika’nın köklü kolejlerinde hâlâ bu gelenek sürdürülmektedir. Bizim okullarımızda da bu uygulama sorgulanmadan benimsenmiş, hatta yerli ve milli bir duruş sergilemesi beklenen kurumlarda dahi bu kıyafetler giyilmeye devam etmiştir.

Oysa bizim de köklü bir eğitim ve mezuniyet geleneğimiz vardır. Ahilik teşkilatının şed kuşanma töreni, medreselerdeki icazet merasimleri, Osmanlı'da ilim erbabına verilen hil’at gibi örnekler, bu toprakların da kendine özgü bir eğitim kültürü olduğunu gösterir. Ancak bu değerler, modern törenlerde yer bulamamakta; Batı’dan ithal edilen semboller, gençlerimizin sırtına giydirilmektedir.

Geçtiğimiz günlerde Teknofest kapsamında İstanbul’da 9-10 bin öğrencinin mezuniyet töreni düzenlendi. Bilim ve teknoloji alanında milli bir heyecanın yaşandığı bu ortamda bile, kep fırlatma ritüeli eksik olmadı. Oysa bu çocuklar, yerli ve milli bir eğitim anlayışının temsilcileri olmalıydı. Kep fırlatmak, Batı’daki bireysel başarıyı ve ayrışmayı simgelerken; bizim kültürümüzde mezuniyet, topluma hizmete adım atmak, emaneti devralmak anlamına gelir. Bu kadar derin bir farkı görememek, sadece estetik değil, aynı zamanda pedagojik bir körlüktür.

Uzun yıllar camilerimizdeki imam hatiplerin giydikleri cübbeler bile siyah olmak zorundaydı. Bu halin kültürel sıkıntılarını çeken, kendi değerlerine sahip çıkan insanlar, 20-30 yıldır bu dayatmadan kurtuldular. Demek ki kendi değerlerine sahip çıkmak mümkün. O halde okullarımızdaki bu bize ait olmayan ve estetikten uzak kep-cübbe hadisesi de aynı dikkatle ele alınmalı, ivedilikle gözden geçirilmeli ve yerini kültürümüze, tarihimize, inanç sistemimize uygun giysilere bırakmalıdır.

Milletlerin kendine ait giysileri, törenleri ve sembolleri vardır. Bunlar, o milletin öz değerlerini yansıtır. Mezuniyet törenlerinde giyilen kıyafetler de bu bağlamda sadece bir giysi değil, bir kimlik beyanıdır. Başka milletleri taklit etmek, onların kültürleri altında ezilmek ya da ezdirilmek, hiçbir zaman insanları huzurlu kılmaz. Gençlerimize kim olduklarını, nereden geldiklerini ve nereye yürüdüklerini hatırlatacak sembollere ihtiyacımız var. Bu konuda karar vericilere, eğitim kurumlarına ve kültür politikası belirleyicilerine düşen görev açıktır: Bu çirkin sırttan kep-cübbe uygulamasını kaldırmak ve yerine bize ait olanı koymak. Çünkü bu sadece bir kıyafet değil, bir aidiyet meselesidir.

---

Yazarın Diğer Yazıları