
Kıyam: İslam İnancında Mana ve Derinliği
Ünal TAYFUR
Giriş: Kıyamın Sözlük ve Terim Anlamı
Arapça kökenli bir kelime olan kıyam (القيام), sözlükte “ayakta durmak, kalkmak, doğrulmak, yönelmek ve harekete geçmek” anlamlarına gelir. Fiil haliyle “kāme-yekūmu” kökünden türemiştir. Bu kelime, İslam terminolojisinde yalnızca fiziksel bir duruşu değil, aynı zamanda manevi bir uyanışı, ahlaki bir dik duruşu ve ilahi huzura yönelmeyi temsil eder.
Kıyam, Kur’ân’da ve sünnette çeşitli bağlamlarda kullanılmıştır. İbadetlerdeki rüknü ifade ettiği gibi, toplumsal sorumluluk, ahlaki duruş ve kıyamet günüyle ilgili dirilişi de içinde barındıran geniş anlamlı bir kavramdır.
I. Namazda Kıyam: Allah Huzurunda Ayakta Durmak
Kıyam, İslam’da özellikle namazın temel unsurlarından biridir. Namazın farzlarından biri, kıyamdır. Mü’min, Rabb’inin huzurunda ayakta durarak O’na teslimiyetini, bağlılığını ve saygısını ifade eder. Bu kıyam, sadece bedeni bir duruş değil; aynı zamanda ruhun da Allah’a yönelişini temsil eder.
Kur’an-ı Kerim’de bu ibadete sıkça vurgu yapılır:
“O hâlde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.”
(Kevser, 108/2)
Namazdaki kıyamda kişi ellerini bağlar, başını hafifçe öne eğerek huşu içinde bekler. Bu bir "durmak" değildir; bilinçli bir “ayakta kalma” halidir. Ruhun uyanıklığı, kalbin tevazusu ve bedenin teslimiyetidir. Özellikle Fatiha Suresi'nin kıyamda okunması, bu hali manevî olarak da pekiştirir.
II. Kıyamet ile Bağlantısı: Dirilişe Hazırlık
Kıyam kelimesiyle aynı kökten gelen kıyamet kelimesi, “ayağa kalkış, yeniden diriliş” anlamını taşır. Bu bağ, kıyamın sadece bu dünya ile sınırlı olmadığını, ahiret boyutuna da uzandığını gösterir. Kıyamet, insanların Rablerinin huzurunda hesap vermek üzere ayakta bekledikleri andır.
“O gün insanlar, Rabbinin huzurunda saf saf dururlar.”
(Mutaffifîn, 83/6)
“O gün her nefis, amel defteriyle beraber getirilecek, hesap için kıyam edecektir.”
(Zümer, 39/69, mealen)
Kıyam, bu bağlamda “mükellefiyet bilinci” demektir. Dünya hayatında kıyam eden, yani doğru yolda ayakta kalan kimse, ahirette de “dirilmiş ve hazır” olarak Rabbinin huzuruna çıkar.
III. Ahlaki ve Toplumsal Bir Duruş Olarak Kıyam
Kıyam, sadece ibadetle sınırlı bir kavram değildir. İslam’ın toplumsal yönü, bu kavrama daha güçlü bir anlam katmaktadır. Haksızlık karşısında susmayan, adaletin yanında duran her mümin, ahlaki bir kıyam halindedir.
Resûlullah (s.a.v.) buyurur:
“Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”
(Müslim, İman, 78)
Bu hadis, Müslümanın haksızlık ve zulüm karşısında sessiz kalmaması gerektiğini, kıyam hâlinde bir duruş sergilemesinin farz olduğunu vurgular. El ile, dil ile veya en azından gönülden karşı durmak; kıyamın bir şeklidir.
IV. Peygamberlerin Kıyamı ve Tevhid Duruşu
Kur’an’da peygamberlerin kıssaları anlatılırken onların "ayağa kalkarak" toplumlarına hitap etmeleri sıkça geçer. Bu, kıyamın bir başka yönünü ortaya koyar: Hakikati ayakta tebliğ etmek.
Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi peygamberler, toplumlarının sapkınlıklarına karşı kıyam etmişlerdir. Bu kıyam, putlara, zulme, israfa, ahlaksızlığa ve haksız kazanca karşı bir başkaldırıdır. Kur’an şöyle buyurur:
“Onlar ki, Allah’ın ayetlerini okurlar, namazı dosdoğru kılarlar, verdiklerimizi infak ederler. İşte onlar, ticaretleri batmayacak olanlardır.”
(Fâtır, 35/29)
Bu ayette geçen “dosdoğru kıyam” ifadesi, hem ibadeti hem de hayatın tamamında bir dik duruşu kapsar.
V. İçsel Bir Diriliş Olarak Kıyam
Tasavvufî anlamda kıyam, benliğin ayaklanışı değil; nefsi ezerek ruhun doğrulmasıdır. Mevlânâ, kıyamı şöyle yorumlar:
“Kıyam, Hakk’ın huzurunda edep üzere durmaktır. Secdeye varmadan önce kalbin secdesi kıyamda başlar.”
Tasavvuf geleneğinde dervişin zikir esnasındaki kıyamı, bir teslimiyet, bir arınma halidir. Sadece bedeni değil, kalbi de ayağa kaldırmaktır.
VI. Günümüzde Kıyam: Modern Zamanlarda Duruşun Adı
Bugün Müslüman, hem bireysel hem de toplumsal sorumluluklarında kıyam haline ihtiyaç duymaktadır. Zihinlerin bulanıklaştığı, kalplerin karardığı bir çağda, hakikatin ve adaletin yanında ayakta durmak her zamankinden daha değerlidir.
Kıyam, sadece bir protesto değil, bir bilinç eylemidir. Kıyam, dürüst kalmaktır; kıyam, merhametli olmaktır; kıyam, Allah’ın kullarına karşı adil davranmaktır.
Necip Fazıl’ın veciz ifadesiyle:
“Ayağa kalk Sakarya! Seni bekliyor kıyam!”
Sonuç: Kıyam, Bir Hayat Biçimidir
İslam’da kıyam, namazda ayağa kalkmakla başlar; hayatta, toplumda ve iç dünyada sürüp giden bir duruştur. Allah’a karşı kulluk, insana karşı merhamet, zulme karşı direniş, hakikate karşı sadakat ile bütünleşir. Kıyam eden bir mümin; sarsılmaz, eğilmez, ama kibirlenmez bir duruşla, hem Rabbinin huzurunda hem de insanların içinde dosdoğru yaşar.
---
Kaynakça:
1. Kur’an-ı Kerim, Kevser, 108/2; Mutaffifîn, 83/6; Zümer, 39/69
2. Müslim, “İman”, 78.
3. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevî-i Şerîf
4. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dil
5.Necip Fazıl Kısakürek, Çile