Ünal TAYFUR

Medya ve mahremiyet

Ünal TAYFUR

Zina, insanın iç dünyasını kemiren, toplumun ruhunu sessizce çürüten bir hastalıktır. Her çağda farklı biçimlerde karşımıza çıksa da özü değişmez: iffet, sadakat ve mahremiyet gibi temel değerleri yok eder. İslam toplumu bu tehdidi sadece bireysel bir günah olarak değil, nesli ve kültürü tehdit eden bir musibet olarak görür. Kur’an-ı Kerim’de bu konuda açık bir uyarı vardır: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve kötü bir yoldur.” Bu ayet, sadece eylemi değil, ona götüren her türlü davranışı da yasaklar. Çünkü zina, bir anda gerçekleşen bir suç değil; bakışla, niyetle, sözle ve ortamla beslenen bir süreçtir¹.

Peygamber Efendimiz de bu süreci çok yönlü bir şekilde tarif eder: “Gözün zinası bakmaktır, kulağın zinası dinlemektir…” Bu söz, ahlaki çöküşün sadece bedenle değil, kalple ve zihinle başladığını gösterir³. Zina, insanın imanını zedeler; öyle ki, “Zina eden kişi, zina ettiği anda mümin değildir” buyurulmuştur⁴. Bu, sadece bireyin değil, toplumun da iman dokusunun zarar gördüğünü anlatır. Çünkü zina yaygınlaştıkça aile kurumu zayıflar, soy karışır, güven ve sadakat yok olur. Çocuklar, ahlaki rehberlikten yoksun büyür; edep, haya ve mahremiyet gibi kavramlar anlamını yitirir.

Bugün yaşadığımız çağda, haz ve hız kültürü bu çöküşü daha da hızlandırıyor. Sosyal medya, dizi ve reklamlar aracılığıyla mahremiyetin sınırları siliniyor. Zina artık sadece bir eylem değil, bir yaşam biçimi olarak sunuluyor. Bu sunum, genç zihinleri etkiliyor; çocuklarımız, daha neyin doğru neyin yanlış olduğunu kavrayamadan ahlaki bir karmaşanın içine düşüyor. Bu noktada sadece yasaklarla değil, bilinçli bir eğitimle mücadele etmek gerekiyor.

Çocuklarımızı korumak için önce evde başlayan bir ahlak eğitimi şart. Mahremiyetin ne olduğunu, bedenin kutsiyetini, hayanın değerini anlatmalıyız. Okullarda edep ve iffet dersleri yaygınlaştırılmalı; Kur’an ve hadis merkezli değer eğitimi sistemli hale getirilmeli. Medya denetimi de bu mücadelenin önemli bir ayağıdır. Ahlaki yozlaşmaya neden olan içerikler sınırlandırılmalı, bunun yerine kültürel ve ahlaki değerleri yücelten programlar teşvik edilmelidir.

Gençlere örnek olacak rol modeller sunmak da hayati bir adımdır. Mahalle imamları, öğretmenler, kanaat önderleri bu konuda aktif rol almalı; sadece nasihat eden değil, yaşayan örnekler olmalıdırlar. Ayrıca nikahın teşviki, zinaya karşı en güçlü kalkandır. Gençlerin evlenmesi kolaylaştırılmalı, helal birliktelik desteklenmeli; sosyal destek mekanizmaları bu yönde yapılandırılmalıdır.

Zina ile mücadele, sadece bireysel bir ibadet değil, toplumsal bir seferberliktir. Bu seferberlik, neslimizi korumak, kültürümüzü yaşatmak ve Allah’ın emrine sahip çıkmak için gereklidir. Unutulmamalıdır ki, ne zaman Allah’ın emirlerinden uzaklaşırsak, o zaman musibetler baş gösterir. Ama ne zaman ki bu emirleri yaşar ve yaşatmaya çalışırsak, işte o zaman toplum yeniden dirilir. Zina ile mücadele, sadece bir yasak değil; bir diriliş çağrısıdır.

---

Dipnotlar:

1. Kur’an-ı Kerim, İsra Suresi, 17/32  
2. Kur’an-ı Kerim, Nur Suresi, 24/2  
3. Buhârî, Rikâk, 23  
4. Buhârî, Hudûd, 31  
5. Müslim, Îmân, 100  
6. Tirmizî, Birr, 62  
7. Anayasa Mahkemesi Kararı, E.1998/28, K.1999/30  
8. Türk Ceza Kanunu, 5237 sayılı kanun, yürürlük tarihi: 1 Haziran 2005

--

Yazarın Diğer Yazıları