
Sabır da Yorulur
Ünal TAYFUR
Sabır… Ne çok söylenir, ne az anlaşılır. Hayatın içinden geçen, bazen sessizce yanımızda yürüyen, bazen de bizi yerimizde tutan bir kelime. Ama sabır sadece beklemek değildir. Sabır, bir şeyi yapmaya gücü yettiği hâlde yapmamaktır. İşte bu ayrım, sabrı sabır yapan asıl ölçüdür.
Düşünün; bir insan kendisine zulmeden çok güçlü birine karşılık veremediği için susuyorsa, bu sabır değildir. Bu çaresizliktir. Ya da bir kişi, kapalı bir mekâna kilitlenmiş, yiyeceğe ulaşma imkânı yokken “Ben açlığa sabrettim” diyorsa, bu da sabır değildir; çünkü zaten seçme şansı yoktur. Gerçek sabır, seçme gücü olanın tercihidir. Gücü yettiği hâlde öfkesini kontrol eden, imkânı varken intikam almayan, söyleyebileceği hâlde susan, yapabileceği hâlde bekleyen kişidir sabreden.
Kur’an-ı Kerim’de sabır, müminlerin temel vasfı olarak gösterilir. “Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın, birbirinize kenetlenin ve Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmrân, 3/200) ayeti, sabrın sadece bireysel değil, toplumsal bir direniş olduğunu da gösterir. Bir başka ayette ise “Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/153) buyrularak sabrın Allah’a yakınlık vesilesi olduğu bildirilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise sabrı imanın yarısı olarak tanımlar: “Sabır, imanın yarısıdır. Şükür de diğer yarısıdır.” (Beyhakî, Şuabü’l-İmân, 7/125) Ve sabrın ilk anda gösterilmesinin önemini şöyle vurgular: “Gerçek sabır, musibet ilk geldiğinde gösterilen sabırdır.” (Buhârî, Cenâiz, 32)
Bizim kültürümüzde de sabır, atasözleriyle bir yaşam öğretisine dönüşmüştür. “Sabreden derviş muradına ermiş”, “Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır”, “Sabırla koruk helva olur” gibi sözler, sabrın sonunda gelen hikmeti anlatır. Ama “Sabır taşı çatladı” gibi ifadeler de vardır; sabrın da bir sınırı olduğunu hatırlatır. Çünkü sabır da yorulur. Sabır da insana aittir. Ve insan, sınırlı bir varlıktır.
Bugünün dünyasında sabır, çoğu zaman pasiflik olarak algılanıyor. Oysa sabır, sadece dayanmak değil; dayanırken büyümek, olgunlaşmak ve hikmetle hareket etmektir. Sabır, bir bekleyiş değil; bir hazırlıktır. Sabır, bir geri çekilme değil; bir ileri atılımın sessiz adımıdır.
Sabır, hakikatin ve adaletin önünde bir engel değil, ona ulaşmanın bir yoludur. Sabır, susmak değil; doğru zamanda konuşmak, doğru yerde durmaktır. Sabır, bir bilinçtir; bir teslimiyet değil, bir direniştir.
Ve unutmayalım: Sabır, yorulmadan önce anlaşılmalı; anlaşılmadan önce hissedilmelidir. Gücü yettiği hâlde yapmamak, işte sabrın en yüce hâlidir.