
Sevmek Hissetmektir
Ünal TAYFUR
Bazı kelimeler vardır, sıkça kullanılır ama nadiren yaşanır. “Sevgi” de onlardan biri. Her gün milyonlarca kez telaffuz edilir; şarkılarda, reklamlarda, sosyal medyada… Ama acaba gerçekten hissediliyor mu? Sevmek, sadece söylemek midir? Yoksa bir hâl, bir duruş, bir sorumluluk mu?
Sevgi, insanın yaratılışında var olan en asil duygulardan biridir. Ancak bu duygu, yalnızca kelimelerle değil, davranışlarla anlam kazanır. Bir çocuğun annesine “seni seviyorum” demesi, eğer o çocuk annesini sürekli kırıyor, üzüyor, hırçın davranıyorsa, bu sözün bir karşılığı kalmaz. Sevgi, razı olunan bir varlık hâline gelmektir. Sevmek, karşıdakinin kalbinde bir huzur bırakmaktır.
Bugün “seviyorum” demek kolaylaştı. Ama sevdiğini hissettirmek zorlaştı. Bir insan, eşine, dostuna, sevgilisine defalarca “seni seviyorum” diyebilir. Fakat karşısındaki kişi onun varlığından memnun değilse, bu sözler bir yankıdan ibarettir. Sevgi, karşılıklı hoşnutlukla var olur. Bir gönül, diğerinden razıysa, işte o zaman sevgi gerçektir.
Manevi düzlemde de bu gerçeklik geçerlidir. Bir insan “Allah’ı seviyorum” diyebilir. Ancak bu sevgi, Allah’ın emirlerine uymakla, yasaklarından sakınmakla, O’nun razı olduğu bir kul olmaya çalışmakla anlam kazanır. Aksi hâlde, sevgi iddiası bir temenniden öteye geçemez. Sevgi, Allah’ın hoşnutluğunu gözetmekle hakikat bulur.
Sevgi, bir hissin ötesinde bir sorumluluktur. Sözle başlayan ama davranışla tamamlanan bir yolculuktur. Sevmek, karşıdakinin varlığını güzelleştirmek, onunla birlikte olmanın bir anlam taşımasını sağlamaktır. Bu yüzden sevmek, sadece söylemek değil, hissettirmektir. Ve hissettirmek, razı olunan bir hâl içinde yaşamaktır.
Bugün sevgiye dair en büyük yanılgımız, onu sadece duygusal bir tepki sanmamızdır. Oysa sevgi, bir ahlâk biçimidir. Bir insanın varlığını güzelleştirme çabasıdır. Sevmek, karşıdakinin yükünü hafifletmek, onunla birlikte iyiliğe yönelmektir. Sevgi, razı olunan bir hâl içinde var olursa anlamlıdır. Yoksa sadece kelimelerden ibaret kalır.
---
Dipnotlar:
1. “Sevgi, razı olunan bir varlık hâline gelmektir” ifadesi, İmam Gazâlî’nin ahlâk anlayışında yer alan “rıza” kavramıyla örtüşmektedir. Bkz. İhya-u Ulûmiddin, Cilt 3.
2. “Allah’ı seviyorum” iddiası, Kur’an’da da sorgulanır: “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin…” (Âl-i İmrân, 3/31).
3. Sevginin davranışla tamamlanması gerektiği fikri, Mevlânâ’nın “Aşk, sözle değil hâlle anlaşılır” düsturuyla paralellik taşır. Bkz. Mesnevî, 1. Cilt.
4. Modern psikoloji de sevginin davranışsal boyutuna dikkat çeker. Özellikle Carl Rogers’ın “koşulsuz olumlu kabul” ilkesi, sevginin hissedilerek yaşanması gerektiğini vurgular. Bkz. Rogers, On Becoming a Person, 1961.
---