
Sükûnetin Direnişi: Mutedil Olmak ve Suhuletle Yaşamak Üzerine
Ünal TAYFUR
İnsan, yaratılışında mutedildir. Fıtratı, ne aşırılığı sever ne de taşkınlığı. Ölçü, denge, suhulet... bunlar sadece ahlaki erdemler değil, aynı zamanda ruhsal sağlığın ve toplumsal barışın da temelleridir. Ne var ki çağın ritmi, insanı bu özünden koparıyor. Her meselede taraf olmak, her fikirde bir cephe kurmak, her sözde bir muarız aramak... sanki varoluşun ispatı çatışmadan geçiyormuş gibi.
Oysa mutedil olmak, bir geri çekilme değil; bilakis bir direniştir. Gürültüye karşı sessizlikle, öfkeye karşı sükûnetle, kırmaya karşı suhuletle direnmek. Bu, insanın en derin fıtri refleksidir. Psikolog Erich Fromm, “olmak” ve “sahip olmak” ayrımında, mutedil yaşamı “olmak” eksenine yerleştirir. Ona göre insan, ancak içsel dengeyle gerçek benliğine ulaşabilir.[^1]
Sosyolog Zygmunt Bauman ise “akışkan modernite” kavramıyla, bireyin sürekli değişen kimlikler arasında savrulduğunu söyler. Bu savrulma, ölçüsüzlüğü doğurur; çünkü insan, sabit bir zeminden yoksundur.[^2] Mutedil olmak, bu zemini yeniden kurmaktır. Bir meseleye suhuletle yaklaşmak, sadece nezaket değil; aynı zamanda bir toplumsal sorumluluktur.
İbn Haldun’un “asabiyet” kavramı da burada anlam kazanır. Aşırı aidiyetler, toplumu kutuplaştırır. Oysa mutedil birey, aidiyetin değil adaletin peşindedir.[^3] Kimseyi kırmadan, dökmeden, incitmeden çözüm aramak... bu, hem pedagojik hem de vicdani bir görevdir. Çocuklara aktarılan her hikâyede, her diyalogda bu ölçüyü kurmak gerekir. Çünkü vicdan zinciri, suhuletle örülür.
Bazen bir fikir, bir söz, bir duruş... insanı öyle etkiler ki, hiç ilgilenmediği bir meseleye kendini adar. Bu sahiplenme, çoğu zaman bastırılmış bir kimliğin dışavurumudur. Alfred Adler, bu durumu “üstünlük çabası” olarak tanımlar. Birey, aşağılık duygusunu telafi etmek için aşırı sahiplenmeye yönelir.[^4] Mutedil olmak, bu çabayı dengelemektir.
Sonuç olarak, mutedil olmak bir eksiklik değil; bir erdemdir. Suhuletle yaşamak, insanın fıtratına dönmesidir. Ne bağırarak hak aranır, ne kırarak adalet sağlanır. Ölçü, insanın en kadim pusulasıdır. Ve bu pusula, ancak vicdanla yön bulur.
---
Dipnotlar
[^1]: Fromm, E. (1976). To Have or To Be? Harper & Row.
[^2]: Bauman, Z. (2000). Liquid Modernity. Polity Press.
[^3]: İbn Haldun. (1377). Mukaddime. (Çev. Süleyman Uludağ). Dergâh Yayınları.
[^4]: Adler, A. (1930). Understanding Human Nature. Hazelden.
--