Ünal TAYFUR

Yaz Aylarında Yerel Yönetimlerin Sorumluluğu: İnsani ve İslami Bir Bakış

Ünal TAYFUR

Yaz mevsimi, yerel yönetimler için yalnızca bir takvim dönemi değil; aynı zamanda sorumlulukların yoğunlaştığı, kamu hizmetinin vicdani ve manevi boyutunun sınandığı bir zaman dilimidir. Aşırı sıcaklar, kuraklık, ulaşımda konfor eksikliği ve halk sağlığını tehdit eden durumlar, belediyelerin hizmet anlayışını yeniden gözden geçirmesini zorunlu kılar. Bu bağlamda, yerel yönetimlerin yaz aylarında sergileyeceği hizmet kalitesi, hem kamu vicdanı hem de İslami sorumluluk açısından hayati bir önem taşır.

Yaz aylarında toplu taşıma araçlarında klimaların çalışmaması, sadece konfor eksikliği değil, halk sağlığını doğrudan tehdit eden bir ihmaldir. Kalabalık otobüslerde havasız kalan vatandaşlar tansiyon, baygınlık ve havale gibi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Belediye yetkililerinin, tüm araçlarda yazın soğuk klima ve kışın sıcak hava sisteminin çalışmasını zorunlu kıldığını belirtmesine rağmen, sahadaki uygulama bu ilkenin gerisindedir. Bu noktada, yerel yönetimlerin teknik denetim mekanizmalarını güçlendirmesi, arızalı klimaların tespiti ve onarımı için hızlı müdahale ekipleri oluşturması gerekmektedir. Çünkü bu hizmet, yalnızca teknik bir detay değil; insan onuruna saygının ve kamu hizmetinde adaletin bir gereğidir.

Bazı güzergâhlarda (örneğin TOKİ, İldem, Mimar Sinan) otobüslerin aynı saate denk getirilmesi, yolcu yoğunluğunu bir anda artırmakta ve sonrasında uzun süreli boşluklar oluşmaktadır. Bu plansızlık, halkın ulaşım hakkını sekteye uğratmakta, özellikle yaşlılar ve çocuklar için ciddi mağduriyetler doğurmaktadır. Belediyelerin, güzergâh üzerindeki mahalleleri dikkate alarak seferleri 5’er dakikalık aralıklarla düzenlemesi, hem hizmetin verimliliğini artıracak hem de kamu kaynaklarının adil kullanımını sağlayacaktır. Bu, teknik bir düzenleme olmanın ötesinde, kamu hakkının gözetilmesi anlamına gelir.

Toplu taşıma şoförlerinin bir kısmının kaba, nezaketsiz ve hakaret içeren söylemleri, kamu hizmetinin kültürel ve insani boyutunu zedelemektedir. Vatandaşa “geberecektin be adam” gibi ifadelerle hitap eden bir görevli, yalnızca görgü eksikliğini değil; kamu hizmeti bilincinin ne ölçüde zayıfladığını da ortaya koyar. Bu noktada belediyelerin, şoförlere yönelik hizmet içi eğitimler, davranış kodları ve denetim mekanizmaları oluşturması elzemdir. Kamu görevi, halkın duasını almayı amaçlayan bir ibadet sorumluluğudur; dolayısıyla bu görevi üstlenenlerin ahlaki ve vicdani sorumlulukları da aynı ölçüde büyüktür.

İslam hukukunda kamu hizmeti, yalnızca dünyevi bir görev değil; aynı zamanda Allah’a karşı bir sorumluluktur. Kamu hakları, fıkıhta “Allah hakları” olarak tanımlanır; çünkü bu haklar toplum adına Allah tarafından korunur. Bu anlayışa göre, belediyenin bir hizmeti eksik sunması, yalnızca idari bir hata değil; aynı zamanda manevi bir sorumluluk ihlalidir. Kur’an-ı Kerim’de “Allah, insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder” (Nisa 58) buyurularak, kamu görevinde adaletin temel ilke olduğu vurgulanmıştır. Dolayısıyla, yaz aylarında bir vatandaşın konforunu sağlamak, sadece teknik bir tercih değil; insani ve ilahi bir yükümlülüktür.

Yerel yönetimler, yaz aylarında halkın sağlığı, konforu ve ulaşım hakkı için daha hassas, daha vicdani ve daha adaletli bir hizmet anlayışı benimsemek zorundadır. Bu hizmet, yalnızca asfalt dökmek, çöp toplamak veya araç çalıştırmak değildir; aynı zamanda kamu vicdanını ve manevi sorumluluğu temsil etmektir. İnsanı yaşat ki şehir yaşasın; şehri yaşat ki dua yükselsin.

Yazarın Diğer Yazıları