Ünal TAYFUR

Yolun Şiiri: Faruk Nafiz Çamlıbel'

Ünal TAYFUR

Yol, Türk edebiyatında yalnızca bir mekân değil; bir kader çizgisi, bir vicdan muhasebesi, bir iç hesaplaşmadır. Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Yolcu ile Arabacı” adlı şiiri, bu anlam katmanlarını derinlemesine işler. Şiir, iki karakterin diyaloğu üzerinden ilerler: biri yolcu, diğeri arabacı. Ancak bu ikilik, aslında insanın kendi içindeki çatışmayı, beklentiyi ve teslimiyeti simgeler.


Şiirin en çarpıcı dizelerinden biri:

> “Henüz bana ‘Yolunun sonu budur!’ denmedi,  
> Ben ömrümü harcadım, bu yollar tükenmedi.”

Bu mısralar, insanın bitmek bilmeyen arayışını, ömrünü adadığı ama sonuna varamadığı idealleri ve özlemleri anlatır. Yol burada, hem fiziki hem metaforik bir anlam taşır: hayatın kendisi, aşkın peşinden gidilen bir rota, ya da vicdanın izlediği bir çizgi.


Arabacı, kaderin temsilcisi gibidir. Yolcu ise arzuların, özlemlerin ve geçmişin yükünü taşıyan kişidir. Arabacı’nın “Senin de yolun biter, diner gözünde yaşlar” demesi, bir tür teselli gibi görünse de, yolcunun cevabı daha derindir:

> “Benim uğursuz yolum bittiği yerden başlar!”

Bu cevap, insanın kaderle barışamayan yönünü, her bitişte yeni bir başlangıç arayan ruhunu yansıtır. Yolun sonu yoktur; çünkü insanın içsel yolculuğu sonsuzdur.


Faruk Nafiz’in bu şiiri, bireysel olduğu kadar toplumsal bir anlam da taşır. Anadolu’nun yolları, gurbetin, hasretin ve bekleyişin mekânıdır. “Nişanlımın gözleri yollarda kararmasın” dizesi, yalnızca bir aşkı değil, Anadolu insanının sabrını, bekleyişini ve umutla geçen zamanını anlatır.

Faruk Nafiz Çamlıbel, “Han Duvarları” gibi eserlerinde de yol temasını işlemiş, Anadolu’nun ruhunu bu yollar üzerinden anlatmıştır. “Yolcu ile Arabacı” ise bu mirasın en lirik ve en içli örneklerinden biridir. Şiir, hem bireyin hem toplumun yolculuğunu anlatırken, Türk edebiyatında yolun şiirsel bir metafora dönüşmesini sağlar.

--

Yazarın Diğer Yazıları