Zafer'in Gölgesinde Kimliksiz Bir Sahne
Ünal TAYFUR
Bugün 30 Ağustos. Türk’ün zafer ayından bir gün, Torunum Yavuz Selim heyecanla geldi:
“Dede, millet bahçesinde Zafer Bayramı için özel bir etkinlik var. Belediye düzenlemiş. Beraber gidelim mi?” dedi.
Sevinerek kabul ettim. Aklımda güzel hayaller vardı. Tarihini, kültürünü tanıyan çocuklar… Mehterle coşan kalabalıklar… Kahramanlık türküleriyle büyüyen yürekler…
Saat 17.00’de alandaydık. Kalabalık büyüktü. Herkes çocuğunu, torununu almış gelmişti. Ama sahneye baktığımda içim burkuldu.
Ne müzik Türk’tü, ne gösteri. Ne folklor vardı, ne tarih. Mehter takımı bekledim, gelmedi. Kahramanlık türküleri bekledim, çalınmadı.
Bir “bize ait” kırıntı aradım, bulamadım.
Torunumun elinden tutup ayrıldım. İçim acıdı. Çünkü bu sadece bir etkinlik değil, bir zihniyetin aynasıydı.
Merhum Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi:
“Ülkeler tüfekle fethedilmez. Ne zaman ki siz onlara benzerseniz, işte o zaman savaşı kaybetmiş olursunuz.”
Biz ne zaman benzemeye başladık? Ne zaman kendi değerlerimizi sahneden indirdik?
Bu etkinliği kim düzenlediyse, hangi kurum izin verdiyse, onlara sormak istiyorum:
İçinizde hiç mi milli duygu kalmadı? Bu çocuklara ne vermek istediniz? O kadar insanı niye topladınız?
Eğer bu milletin zafer gününde, bu millete ait hiçbir şey sahnede yoksa, biz neyi kutluyoruz?
Üzgünüm. Ama susmayacağım. Çünkü bu ülkenin çocukları, kendi tarihini sahnede görmeyi hak ediyor.