
BELGESEL İLE ŞAHLANIŞA GEÇE BİLİRİZ
Üzeyir İKİZOĞLU
Yarını güzel yaşamak için bu günden planlamalar yapmak gerekiyor. Bu nedenle de güçlü fikir adamları yarınları için önemli hazırlıklar yapıyor. Fikir adamları yarınları için, yarınlarının mensubu olacak insanlara ayakta dura bilmeleri için önlerine yolar açar. Çok eski dönemlerde sohbet meclislerinde bilgilerini paylaşan fikir adamları sözlü kültürü kullanarak çevresindekilere fikirlerini sunardı. Zamanla yazının icat edilmesiyle kitaplar ve derdiler yazılarak fikirler insanlara yazılı olarak ulaştırılmaya başlanıldı. Sözlü kültürde sınırlı olan fikir etki alanı yazılı kültürle biraz daha genişledi. Fikir adamının gidemediği yerlere, ulaşamadığı kitlelere kitapları ulaştı. Bu nedenle farklı bölgelerde yaşayan fikirler doğum yerlerinin dışına yayıldı. Bu yayılmada fikir çatışmalarını ortaya çıkardı. Bu çatışmalar sonucunda bazı fikirler ezildi yok oldu bazıları ise daha da güçlendi. Zaman ilerledikçe teknoloji ile birlikte fikirlerin daha hızlı ve daha çok yayılma olanağı ortaya çıktı. Bu ortamda yeni oluşan olanaklar bir önceki dönemin en popüler imkânlarını saf dışı bırakıyordu. Günümüzde de baktığımızda sözlü kültür yok denecek kadar az, kitap ve dergi kültürü günden güne azalıyor. Peki, bunları saf dışı bırakan nedir? Tabi ki de tüm bu geçmiş yayım araçlarını geri plana atan elektronik medyadır. Elektronik medya günümüzde fikirlerin en hızlı yayımlandığı alan haline geldi. Özellikle teknoloji olarak kendi yerel gücünü oluşturamamış devletler, elektronik medya patronlarının sunduğu fikirlere teslim oluyor. Çünkü elektronik medya insana sunduğu fikri eleştirme hakkı vermez. Y a kabul edeceksin ya izlemeyeceksin. Bu şart sayesinde küçük ülkeler yıllardır ithal fikirlerin tutsağında yaşadı. Ne yazık ki ülkemizde bu tutsaklığın pranga izlerini taşıyanlardan birisidir. Ülkemizde ‘fikir’ dediğimiz zaman çoğu insanımızın aklına eski dönemlerde yaşamış ve kitap yazmış kişilerin sözleri geliyor. Günümüzde ‘fikir’ geçmiş yıllardan kalan ve evlerin bir köşesinde kımıldamadan duran antika eşyalar gibi oldu. Fikir üretmek arık gerek duyulmayan bir eylem gibi oldu. Bunun sebebi ise marketlerde hazır halde bulunan ve üzerinde ‘KAYSERİ MANTISI’ yazan çakma mantılar gibi hazır fikirlerin çok fazla bulunmasıdır. Hazır fikirleri almakta o kadar kolaylaştı ki, bir insan dünyanın bir ülkesinde kısa bir belgesel çekiyor ve Tv aracılığıyla dünyanın bir başka yerinde ki insanlara ulaştırıyor. Bizlerde yıllardır bu belgeselleri Tv karşısında eğlenceyle izledik. Ne vardı belgeselde ki biz eğlenceyle izledik?
Geçenlerde aynı yaş gruplarından oluşan arkadaşlarımla muhabbet ederken aklıma bir sual geldi. Arkadaşlarımla aramızda şöyle bir an geçti.
Arkadaşlar belgesel denince aklınıza ilk ne geliyor?
Birinci yanıt: Hayvan,(aslan)
İkinci yanıt: Hayvanların yaşamı(aslanların avlanması)
Üçüncü yanıt: Yılan( Piton)
Buradan yola çıkarak ülkemizde ki belgesel anlayışı üzerine düşünmeye başladım. Belgesel benim için çok önemlidir. Çünkü bizim antika eşya olarak gördüğümüz fikirlerin en etkili ulaşım yolu belgesellerdir. Yüzlerce yıllık bir tarih ve kültüre sahip bir toplumun belgesel anlayışı yaşam alanlarında bulunamayan aslan ve piton yılanından oluşuyor. Bence belgesel sadece hayvanların yaşamlarından oluşan birde hiç yoktan iyi diye bileceğimiz yöresel yemeklerimizin tanıtımlarından oluşan b ir alan değildir. Köşelere çektiğimiz fikirleri yeniden hayatımızın ortasına alma vakti geldi. Zaman ve tecrübeyle mayalanmış fikirlerimizle ayağa kalkmak için çok beledik. BİZİM, BİZİM fikirlerimizi işleyeceğimiz belgeseller çekmeliyiz. Başkasının değil bizim aslımıza uygun belgeseller ortaya koyalım.